Dünyadaşlık Yazıları | “Gezegeni Açık Hava Sınıfına Dönüştürebiliriz”

Önümüzdeki ekim ayında gerçekleşecek 19. Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nın bu yılki teması “Dünyadaşlık”. Konferansta “Birbirimizi ve tüm varlıkları gözeten, tüm yaşam biçimlerinin varoluşunu önemseyen ‘dünyaları’ eğitim yoluyla nasıl kurabiliriz?” sorusuna birlikte yanıt arayacağız. Konferans öncesinde ERG Blog’da yayımlanan yazılarla dünyadaşlığın farklı boyutlarını konuşmaya devam ediyoruz. Yazı dizimizin ikinci bölümde Roots & Shoots Türkiye Başkanı Aslıhan Niksarlı, Dr. Jane Goodall’ın insanlığın dünyadaki rolüne ilişkin anlayışını değiştiren, çığır açan keşifleri üzerinden insan merkezli bir öğrenmenin yerine dünya merkezli bir öğrenmenin nasıl mümkün olduğunu anlatıyor.

Aslıhan Niksarlı
Roots & Shoots Türkiye Kurucu Üyesi ve Başkanı 

Dr. Jane Goodall İngiltere’de yaşayan orta hâlli bir ailenin meraklı ve hayvansever kızıydı. Çocukluğunu oyuncak hayvanlar, Tarzan ve Dr. Dolittle’ın hikâyeleri ve arka bahçesinde yaptığı gözlemlerle geçirirdi. Henüz 10 yaşındayken en büyük hayali Afrika’ya gitmek ve hayvanlarla yaşamaktı. Gençliği boyunca bu hayalin peşinden koştu, ancak 1950’lerde beyaz bir kadın olarak Afrika’ya gitmek ve hayvanlarla çalışmak çok zordu. Öte yandan ailesinin Jane’ın bu hayaline destek olacak imkânı da yoktu. Öyle ki Jane maddi imkânları elvermediği için üniversiteye bile gidememiş, kısa süreli bir sekreterlik okuluna devam etmişti. Jane farklı işlerde çalışıp para biriktirdi. 23 yaşına geldiğinde bir arkadaşının daveti üzerine Nairobi, Kenya’ya gitti.

Jane, bu ziyaretinde ünlü paleoantropolog Dr. Louis Leakey ile tanıştı. Bu tanışıklık Jane’in hayal bile edemeyeceği bir dünyanın kapısını araladı. Kısa sürede Jane’in doğaya ve hayvanlara olan ilgisinden ve bilgisinden etkilenen Leakey şempanzelerle gerçekleştirmek istediği çalışma için Jane’in şahane bir aday olduğunu fark etti. Ancak Jane’in akademik bir eğitimi yoktu. Daha önce yaptığı doğa gözlemleri ve okumaları dışında herhangi bir bilgisi ya da hayvanlarla çalışma tecrübesi de olmamıştı. Fakat Dr. Louis Leakey Jane’in formal bir eğitimi olmamasının bu çalışma için daha da kıymetli olduğuna inanıyor, Jane’in önyargılardan uzak, açık fikirlilikle şempanzeleri tanıyabileceğine güveniyordu.

14 Temmuz 1960 tarihinde Jane, şimdiki adıyla Gombe Ulusal Parkı’na doğru yola çıktı. Burada fosillerden öğrenemeyeceğimiz bilgileri yaşayan en yakın akrabamız olan şempanzeleri gözlemleyerek öğrenmeyi, ilk insanların neye benzeyebileceğine dair bilgi toplamayı hedefliyordu. Fakat bu o kadar da kolay olmayacaktı. Jane her gün engebeli arazilerde elinde bir not defteri ve bir dürbünle kilometrelerce yürüyordu. Günler haftaları, haftalar ayları kovalamış ve henüz hiçbir bilgiye ulaşamamıştı. Bir yandan fon kaynakları azalıyordu. 

David Greybeard ve insanlık tarihi

Jane gün geçtikçe umutsuzluğa kapılıyordu, ta ki bir gün beyaz sakallı, iri bir şempanze yanına yaklaşana dek. Bu şempanze daha sonra Jane’in – etologların o dönem hayvanlara isim yerine numara verilmesi gerektiğini söylemesine rağmen – David Greybeard adını verdiği şempanzeydi. Greybeard kısa sürede Jane’in varlığını kabul etmişti. Bu iki açıdan çok önemliydi: Birincisi Greybeard şempanze topluluğunun üst düzey erkek bireylerinden biri olduğu için, diğer grup üyelerinin de Jane’in gözlem yapmasına izin vermelerine vesile olacaktı; ikincisi önümüzdeki zamanlarda Jane’in yapacağı en önemli gözlemin öznesi olacak ve insanlık tarihinin akışını değiştirecekti. 

Kaynak: Jane Goodall Institute

Jane büyük bir sabır ve istikrarla şempanzelerin güvenini kazandı. Her gün onlarla birlikte güne başlayıp, gün içinde onları takip edip, bulduğu her fırsatta gördüklerini not aldı, çizdi. Uzaktan bir gözlemci olmak yerine şempanze topluluğunun komşusu oldu. Şempanzeler Jane’i aralarına kabul etti. Bundan kısa süre sonra Jane, Greaybeard’ın termit avlamak için kendine bir alet yaptığını gözlemledi. Bir dalın yapraklarını sıyırıp onu termitleri yakalamak için kullandığını öğrendi. Bu çığır açıcı bir gözlemdi! Öyle ki yüzyıllar boyunca alet kullanımı insanları diğer hayvanlardan ayıran yegane özellikti. İnsan “alet kullanan varlık” olarak tanımlanıyordu. Jane heyecanla Dr. Louis Leakey’e şempanzelerin alet kullandığını anlatan bir telgraf çekti. Bu telgrafa Leakey’nin cevabı oldukça netti: “Şimdi ‘alet’i yeniden tanımlamalı, ‘insanı’ yeniden tanımlamalı ya da şempanzeleri insan olarak kabul etmeliyiz.”

İnsanı yeniden tanımlamalı mıyız?

Dr. Jane Goodall’ın şempanzelerle yaptığı gözlemler insanlık tarihinde şüphesiz devrim niteliğinde oldu. Goodall yalnızca şempanzelerin alet kullandıklarını değil, sanıldığının aksine otçul olmadıklarını, avlandıklarını ve et yediklerini de keşfetti. Rakip gruplara karşı savaşa girdiklerini ve kendi türlerinin üyelerini öldürdüklerini gözlemledi. Goodall, şempanze annelerin bebekleriyle geliştirdikleri yakın ilişkilere ve kardeşlerin paylaştığı güçlü aile bağlarına şahit oldu. Tüm bu bulgular, bir zamanlar yalnızca insana ait olduğu düşünülen birçok davranışın, milyonlarca yıl önce şempanzelerle paylaştığımız ortak atalarımızdan miras kalmış olabileceğini gösterdi. Çığır açan keşifleri, insanlığın dünyadaki rolüne ilişkin anlayışını değiştirdi. Peki bu nedenle insanı yeniden tanımlamalı ya da şempanzeleri insan olarak kabul etmeli miydik? Yoksa tüm bu keşifler insanlar ve hayvanlar arasında keskin bir çizgi olmadığı anlamına gelebilir miydi? Biraz daha ileri gidecek olursak Burcu Meltem Arık ve Şebnem Feriver’in sordukları gibi “tüm insanların ve insan olmayan türlerin bağlantı içinde olduğunu, yeryüzünün her yerinde yaşamını sürdüren canlı ve cansız sistemlere, ağlara ve birbirimize bağlı olduğumuzu görmemize kapı açabilir miydi? 

“Yağmur ormanlarında tüm canlıların birbirine bağlı olduğunu,
her birinin bir rolü olduğunu öğrendim.
Doğayla güçlü bir manevi bağ hissettim.”

Dr. Jane Goodall

Kaynak: Jane Goodall Institute

Jane’in arka bahçesinde başlayan gözlem serüveni Afrika’nın yağmur ormanlarında devam ederken, şempanzelerin alet kullanımının insan olmanın ne anlama geldiğine dair algımızı değiştirmesi konusunda farklı görüşler oldu. Bunların bir çoğu insan-hayvan ikiliğinin ötesine geçemedi. Şempanzeleri kendi türleri içinde değil insanlar üzerinden anlamaya çalışmanın çabasıyla kimileri için yalnızca bir bilgi, bir haber olarak kaldılar. Öte yandan Jane’in bu keşifleri şempanzelerden öğrenecek çok şeyimiz olduğunun kanıtı oldu. 

Şempanzelerden neler öğrenebiliriz?

Dr. Jane Goodall şempanzelerde alet kullanımını keşfettikten sonra şempanzelerle yapılan çalışmalar ivme kazandı. Farklı alanlardan gelen katkılar, saha çalışmalarıyla birlikte yabanda yaşayan şempanzeler hakkında birçok yeni bilgiye ulaşıldı. Şempanzelerin yaşadıkları bölgelere ulaşmak her zaman kolay olmadığından özellikle son yıllarda teknolojinin gelişmesiyle birlikte gizli video teknolojisi şempanzeler hakkında bir çok yeni bilginin kapısını araladı. Kongo Cumhuriyeti Nouabalé-Ndoki Ulusal Parkı’na yerleştirilen kameralar daha önce çok az araştırmacının gördüğü davranışları gözlemleme şansı sağladı. Şempanzeler, sadece aletlerini paylaşarak genç nesilleri eğitiyorlardı!¹

Nouabalé-Ndoki Ulusal Parkı’na yerleştirilen kameralar yetişkin şempanzelerin termit avlamak için uzun bitki sapları seçtiğini ve bu saplarla termitleri yediklerini kayda almıştı. Ancak bu zaten artık bilmediğimiz bir şey değildi. Burada ilginç olan genç şempazelerin de aynısı denemek istemesi, bunun için yetişkin şempanzelere yalvarmaları ve yetişkin şempanzenin termit avlamak için hazırladığı bitki sapını gençlere vermesiydi. Bu, doğadan öğrenebileceklerimizi paylaşan ask nature.org’da  da belirtildiği gibi şempanzeler arasında öğretmeye dair bir niyet veya talimat olmasa bile sadece iş için gerekli aracı sağlamak bir öğretim şekliydi! Yetişkin şempanzeler aletlerini paylaşarak hem genç şempanzelere termit avlamayı öğretmek için ekstra bir çaba harcamıyor hem de genç şempanze kendi istekleriyle bir şeyler öğreniyordu. 

Bu keşif, Jane’in şempanzelerde alet kullanımını keşfetmesi kadar büyük bir keşif olmasa da farklı şempanze topluluklarının geliştirdikleri yöntemlere dair önemli bulgular ortaya koydu. Aynı zamanda biz insanlara, şempanzelerden öğrenebileceklerimiz hakkında yeni ipuçları sağladı. Tabii ki bugün şempanzelerden öğrenebileceklerimiz yalnızca bununla kısıtlı değil. Hatta öğrenebileceğimiz tek türler de şempanzeler değil. Ezberlerden sıyrılıp evlerin, okulların, sınıfların, duvarların dışına çıkar, sesleri dinler, kokuları takip eder, etrafı gözlemler, yeni dokular keşfederek kendimize yeni bir oyun alanı açabilir, canlı ve cansız tüm varlıklarıyla gezegeni bir tür “açık hava sınıfına” dönüştürebiliriz. İşte o zaman tüm canlıların birbirine bağlı olduğu düşüncesiyle, gezegeni paylaştığımız canlı ve cansız varlıklarla bizler de elimizdeki aletleri paylaşır, insan merkezli bir öğrenmenin yerine dünya merkezli bir öğrenme koyar, insanı yeniden tanımlamak yerine gezegenimizi tanımaya çaba harcar ve kim bilir, belki bu sefer “dünyanın sofrasında birlikte oturabiliriz”. 

*Bu yazı Burcu Meltem Arık ve Şebnem Feriver’in Dünyadaşlık için Birbirimizle ve Yeryüzüyle Dayanışma davetinden ilhamla yazılmıştır. Burcu ve Şebnem’e, bana ilham kaynağı oldukları için teşekkür ederim. Ayrıca Burcu’ya hem bu yazı hem de hayatımın farklı noktalarında desteği, yoldaşlığı ve dünyadaşlığı için teşekkürü borç bilirim. 

¹ Şempanzeler, 15-150 bireyden oluşan kalabalık topluluklarda yaşayan sosyal canlılardır. Günlerininin büyük bir kısmını yiyecek arayarak ve birbirlerini tımar ederek geçirirler. Grup içerisindeki bireylerin birbirleriyle ilişkileri kuvvetlidir. Özellikle anneler ve yavrularının çok güçlü bağları vardır. Yavru şempanzeler sosyal öğrenme yoluyla bağımsız bir birey oluncaya kadar anneleriye birlikte yaşar, hem annelerini hem de grubun farklı yetişkinlerini gözlemler, taklit ederler. Bu nedenle şempanzelerin birbirlerinden öğrenmesi şaşırtıcı değildir. Ancak her şempanze topluluğu birbiriyle aynı yöntemi izlemez. Kültürleri topluluktan topluluğa değişir. Bu nedenle öğrenme metodları, farklı toplulukların kullandıkları farklı stratejiler her zaman şaşırtıcıdır.

 

Yazar hakkında

Aslıhan Niksarlı Roots & Shoots Türkiye ekibinde çocuk ve gençlerin doğayla buluşmaları, pozitif değişim yaratmak isteyen bireylerin alana öncülük etmeleri, süreçlere anlamlı katılımlarının desteklenmesi için çalışıyor. Aynı zamanda doğa ve canlılığın korunması alanına doğrudan katkıda bulunmayı hedefleyen oluşumlarda yer alıyor. Halen antropoloji bölümünde ritmin şempanze ve çocuk sosyal davranışlarına etkilerini ele aldığı doktora tezi üzerine çalışıyor. Bunun yanı sıra primatoloji hakkında çeşitli platformlara katkıda bulunuyor ve üniversite gruplarına mentorluk yapıyor, primatoloji üzerine okuma/tartışma gruplarını yönetiyor ve bir kitap projesi üzerinde çalışıyor.

İlginizi Çekebilecek İçerikler

Uzun Hikâye | Tüm Varlıkları Gözeten Dünyalar Eğitim Yoluyla Nasıl Kurulabilir?

Eğitim Reformu Girişimi’nin 2004 yılından beri düzenlediği, Türkiye’nin dört bir yanından öğretmenlerin hazırladığı yaratıcı materyalleri ve uygulamaları görünür kılan Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nın 19’uncusu gerçekleştirildi. 17 farklı ilden seçilen 53 uygulama, ilham veren çözümler öneriyor. Uzun Hikâye’nin bu bölümünde öğretmenlerin uygulamalarına yer verdik.

Dünyadaşlık Yazıları | Aborjinlerin İzinde, Eğitimin Bugününü ve Geleceğini Sorgulamak

19. Eğitimde İyi Örnekler Konferansı, “Dünyadaşlık” temasıyla gerçekleşti. Konferansta “Birbirimizi ve tüm varlıkları gözeten, tüm yaşam biçimlerinin varoluşunu önemseyen ‘dünyaları’ eğitim yoluyla nasıl kurabiliriz?” sorusuna birlikte yanıt aradık.  Konferans sona erse de, ERG Blog’da dünyadaşlığın farklı boyutlarını konuşmaya devam ediyoruz. Yazı dizimizin dördüncü bölümünde, Şebnem

Dünyadaşlık Yazıları | “Dünyaya Özen Gösteren Bir Eğitim Anlayışı Düşünebilir Miyiz?”

21 Ekim’de gerçekleşecek 19. Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nın bu yılki teması “Dünyadaşlık”. Konferansta “Birbirimizi ve tüm varlıkları gözeten, tüm yaşam biçimlerinin varoluşunu önemseyen ‘dünyaları’ eğitim yoluyla nasıl kurabiliriz?” sorusuna birlikte yanıt arayacağız. Konferans öncesinde ERG Blog’da yayımlanan yazılarla dünyadaşlığın farklı boyutlarını konuşmaya devam ediyoruz. Yazı