MEB 2024 Bütçesine İlişkin Notlar

PISA 2022’ye göre öğrenci başına harcamaların ulaşması gereken miktar

      • PISA 2022 verileri, 6-15 yaş öğrenci başına kümülatif harcama miktarının  75.000 ABD doları seviyesine kadar artmasının öğrenci başarısıyla ilişkili olduğunu ortaya koyuyor. Bu harcama miktarı Türkiye’de 50.000 dolar seviyesinin altındadır. Bu durum, Türkiye’de öğrenci başına harcamaların artması gerektiğini ortaya koyuyor. 
      • PISA 2022 sonuçları harcamaların, okullar arası imkân farklılıklarını azaltacak, öğretmenlerin niteliğini artıracak ve öğretmenlik mesleğini cazip hale getirecek uygulamalara odaklanması gerektiğini ortaya koyuyor. Mevcut durumda Türkiye’de 100 öğrenci başına düşen öğretmen sayıları, özellikle İstanbul, Güneydoğu Anadolu, Doğu Marmara ve Akdeniz’de öğretmen ihtiyacının olduğunu ortaya koyuyor. Ayrıca Türkiye’de öğretmenlerin mesleğe başlama maaşlarıyla alabilecekleri en yüksek maaş arasında çok az fark bulunuyor. 2022 verilerine göre Türkiye’de lise öğretmenlerinin kariyerlerinin gelebileceği en yüksek noktada alacakları maaşla mesleğe başladıklarında aldıkları maaş arasındaki fark %20’den azdır. Fark, OECD ülkelerinin ortalamasında %33’tür. Bu çerçevede Türkiye’de öğretmen politikalarına kaynak aktarılması gerekiyor. 

Krizlere karşı eğitim sisteminin hazırlanması 

      • OECD, PISA 2022 verileriyle yaptığı analizlerle hem OECD ortalaması üzerinde başarı gösteren hem de krizlere daha dayanıklı sistemlerin özelliklerini belirledi. Bu özelliklerden “Okullarda daha iyi niteliklere sahip personel ve yüksek kaliteli dijital kaynaklar sunulması”, “Okulların yönetiminde kalite güvence mekanizması olarak daha fazla içsel değerlendirme ve özdeğerlendirmeye alan açılması” ve “Müfredatı şekillendirmede (örneğin dersler, ders içeriği ve öğrenme materyalleri hakkında karar verme) okullara daha fazla güvenme” Türkiye’de eğitim politikaları kapsamında bir an önce atılması gereken adımlardır. Eğitim sisteminin krizlere karşı dayanıklılığını da artıracak bu adımların gerçekleştirilmesi için kaynakların ayrılması önceliklendirilmelidir.

Bütçenin reel olarak erimesinin önüne geçilmesi 

      • Bütçe verileri nominal rakamlarla paylaşılıyor. Önceki yıllarda bu rakamlar enflasyona uyarlanarak reel rakamlar elde edildiğinde MEB bütçesinin enflasyon karşısında eridiği görülmüştü. Bu durum MEB bütçesinin enflasyon öngörüleri dikkate alınarak hazırlanmadığını düşündürüyor. MEB 2024 bütçesinde benzer sorunların yaşanmaması için 2024 enflasyon öngörüleri dikkate alınmalıdır.    

Merkezi yönetim bütçesi içerisindeki payın korunması 

      • 2016’dan bu yana merkezi yönetim bütçesinden MEB bütçesine ayrılan pay azalıyor. MEB’e ayrılan kamu kaynaklarının oranı, 2014-2017 yılları arasında %13, 2018-2020 arasında ise %12 seviyesindeyken, 2023’te %9,7’ye geriledi. Aslında %12 seviyesi korunabilseydi, MEB 2023 bütçesi şu anki halinin 100 milyar TL üzerinde olacaktı. Özellikle 6 Şubat depremleri sonrası afet bölgesindeki ihtiyaçlar, ikili eğitimin sonlandırılması, erken çocukluk eğitiminin yaygınlaştırılması ve okullar arası imkân farklılıklarının azaltılması gibi hedeflerin hızla gerçekleştirilmesi için MEB bütçesinin artırılması gerekiyor.
      • Diğer yandan, başka kamu politikası alanlarına da merkezi yönetim bütçesinden kaynaklar ayrılıyor. Bu haliyle tüm kamu politikası alanları toplam bütçeden pay almada birbirleriyle rekabet halindeler. Bir pasta gibi düşünülürse; bir alan için kesilen dilimin büyümesi, diğerlerinin dilimlerinin küçülmesine neden olabilir. Burada sorun, nitelikli eğitimin sağlanması için istihdam politikalarından sağlık politikalarına pek çok alanda müdahalelere ihtiyaç duyulmasıdır. Yani diğer kamu politikalarının kaynaklarının kısılması pahasına eğitimin payının artırılması da istenilen sonuçlara ulaşılmasını sağlamayabilir. Her biri başka bir hak alanına ilişkin hizmetler üreten kamu politikası alanları için ortak çözüm toplam kamu kaynaklarının yani kamunun gelirinin artırılmasıdır.    
      • Önceki yıla göre 2023’te sadece eğitimin merkezi yönetim bütçesi içerisindeki oranı değil, sağlık, gençlik, istihdam ve sosyal koruma gibi kamu politikası alanlarından sorumlu bakanlıkların merkezi yönetim bütçesi içerisindeki oranları da azaldı. Artanlar ise Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ydı. Bu durum politika önceliğinin ekonomik kalkınmaya verildiğini düşündürüyor. Bu noktada da sosyal kalkınma olmadan ekonomik kalkınmanın düşünülemeyeceğini vurgulamak gerekiyor.   

Okulöncesi eğitimin yaygınlaştırılması 

      • 12. Kalkınma Planı’nda 5 yaşta okulöncesi eğitimin zorunlu hale getirilmesi hedefi yer almadı. Bunun yanı sıra, MEB Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği 67. maddesine, “… okul öncesi eğitim kurumlarında çocukların okulda geçirdikleri süredeki temel ihtiyaçlarını, öz bakım süreçlerini ve eğitim programının uygulanmasını desteklemek amacıyla katkı payı alınır.” ifadesi eklendi. Bu değişiklik, okulöncesi eğitimde eğitim araç gereçleri ve okul yemeği gibi ihtiyaçların devlet tarafından karşılanmayabileceği anlamına geliyor. 5 yaşta okulöncesi eğitim okullulaşma oranı %85 seviyesine ulaşmışken artık daha dezavantajlı grupların erişimi için politikalar geliştirmek gerekiyor. Bunları başında da okulöncesi eğitimin zorunlu ve tamamen ücretsiz hale getirilmesi geliyor. Buna hedefi gerçekleştirmeye yönelik kaynakların bir an önce ayrılması elzemdir. 

Ücretsiz, sağlıklı, yeterli ve yerli okul yemeği hizmetlerinin sağlanması

      • Türkiye’de artan gıda enflasyonu, çocukların bir insan hakkı olan gıdaya erişim hakkını tehdit ediyor. PISA 2022 verileri, Türkiye’den PISA’ya katılan 15 yaşındaki her beş çocuktan birinin haftada en az bir kez parası olmadığı için yemek yiyemediğini gösteriyor. Ayrıca TÜİK verileri de 2022’de çocukların yüzde 35,3’ünün ciddi maddi yoksulluk içinde olduğunu ortaya koyuyor. 
      • Çocukların sağlıklı ve yeterli gıdaya erişim hakkının güvence altına alınması için en yaygın şekilde uygulanan politikalardan biri okul yemeğidir. 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremler öncesinde MEB okulöncesi eğitim kurumlarından başlayarak okul yemeği uygulamasının yaygınlaştırılmasını hedefliyordu. Fakat, depremler sonrası bu çalışmaların askıya alındığı duyuruldu. Bu karardan geri adım atılmalı ve 2024 bütçesinde gerekli kaynaklar ayrılarak okul yemeği uygulamaları bir an önce hayata geçirilmelidir. 

İlginizi Çekebilecek İçerikler