Eğitimde Temel Vurgu Değişti; ‘Milli ve Manevi Değerleri’ Kazandırmak Oldu

Sözcü

Eğitim Reformu Girişimi (ERG) tarafından hazırlanan raporda, bir önceki öğretim programlarının temel vurgusunun ‘beceri kazandırmak’ iken, yeni öğretim programlarının temel vurgusunun ‘milli ve manevi değerleri’ kazandırmak olduğuna dikkat çekildi.

Eğitimde temel vurgu değişti; ‘milli ve manevi değerleri’ kazandırmak oldu
 Eğitim Reformu Girişimi (ERG) tarafından hazırlanan 2016-2017 yılına ait Eğitim İzleme Raporunda, Türkiye’deki okulların ortalama sosyo-ekonomik durumunun öğrenci başarısı üzerinde etkili olduğu vurgulanarak, Temel Eğitimden Orta Öğretime Geçiş (TEOG) sınavının kaldırılmasının ardından yerine gelecek sistemde bu bulgunun dikkate alınması gerektiği vurgulandı.
Raporda ayrıca bir önceki öğretim programlarının temel vurgusunun ‘beceri kazandırmak’ iken, yeni öğretim programlarının temel vurgusunun ‘milli ve manevi değerleri’ kazandırmak olduğuna dikkat çekildi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçen ay katıldığı bir televizyon programında TEOG sınavının kaldırılması gerektiğini söylemesinin ardından kaldırılan sistemin yerine nasıl bir uygulama geleceği henüz netleşmedi. Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz 20 Eylül’de yaptığı açıklamada alternatifleri bir ay içinde Bakanlar Kurulu’na sunacaklarını söylemişti. Yılmaz ayrıca, “Adrese dayalı sistemde meslek lisesi, imam hatip lisesi olsun, Milli Eğitim Bakanlığı ailenin istemediği hiçbir okula o öğrenciyi göndermeyecek. Öğrenci velisi hangi tür okulu istiyorsa, evinin yakınındaki o okula gönderecek” ifadesini kullanmıştı. Adrese dayalı sistem öğrencilerin istemedikleri halde, sırf evlerine yakın diye, benzer türdeki okullara kayıt yaptırmak zorunda kalacakları gerekçesiyle tartışma yaratmıştı. Bugün açıklanan raporda ayrıca, “Türkiye’de özellikle ortaöğretime geçişte TEOG sınavı yoluyla başarıya göre sınıflandırmanın yüksek düzeyde olmasının sonuçları PISA sonuçlarına da yansıyor. Özellikle mesleki ve teknik Anadolu liselerinde öğrenim görmekte olan çocukların puanları en düşük düzeyde kalıyor; Anadolu İmam Hatip liselerinden öğrenim gören çocukların başarısı da Türkiye ortalamasının altında kalıyor” denildi.

MEVCUT LİSELERİN İYİLEŞTİRİLMESİ ÖNEMLİ

Eğitimde 10 yılın değerlendirildiği raporda ayrıca “PISA’da yüksek başarı gösteren fen liseleri ve sosyal bilimler liselerinin eğitim sistemi içindeki payı ise oldukça sınırlıdır.(PISA 2015 Türkiye örnekleminin yüzde 3.5’i) PISA sonuçları dikkate alındığında MEB’in mesleki ve teknik liselerin payını artırma hedefi yerine mevcut liselerin iyileştirilmesine odaklanması önemli olacaktır” denildi. Eğitim Reformu Girişimi’nin 2006’dan itibaren 10 yıllık değerlendirmesinde ayrıca şu rakamsal bulgulara yer verildi: “MEB’in bütçesi, 2016’da 76.4 milyar TL iken 2017 için 85 milyar TL oldu. Bütçe 2006’dan bu yana iki katına çıkmış oldu. MEB bütçesinin GSYH oranı 2006’dan 2016’ya dek genel olarak artma eğiliminde olsa da 2017’de artmadı; merkezi yönetim bütçesi içindeki payı ise 0.20 puan azaldı. GSYH’ye oranı 2016’da yüzde 3.55 iken 2017’de yüzde 3.54 oldu; merkezi yönetim bütçesine oranı ise 2016’da yüzde 13.38 iken 2017’de yüzde 13.18 oldu.” Eğitim sisteminde özel okulların payının son yıllarda arttığına dikkat çekilen raporda, “Özel okullarda eğitim gören çocukların oranı 2016-17 eğitim-öğretim yılında yüzde 7.6 oldu… Bu oran 2012-13’te yüzde 3.3’tü. 2016-17’de tüm kademelerde özel okulların oranı önceki yıl olduğu gibi yüzde 12.8’dir” denildi. ERG Politika Analisti Yeliz Düşkün raporda öne çıkan bulgulara şu şekilde özetledi: “Türkiye, bir yandan yeni sanayi devrimini, diğer yandan sürdürülebilir büyümeyi tartışırken yeni öğretim programlarında üst düzey becerilerin kullanılmasını gerektirecek, bilişsel alanın bilme basamağının üstüne çıkan kazanım ifadeleri sayıca azdır. Bir önceki öğretim programlarının temel vurgusu ‘beceri kazandırmak’ iken, yeni öğretim programlarının temel vurgusu ‘milli ve manevi değerleri’ kazandırmak olarak belirtildi.” Öğretim programları hazırlanırken programın kimler tarafından hazırlandığı, düzenlenen toplantılara kimlerin davet edildiği gibi bilgiler kamuoyuyla paylaşılmadığına dikkat çeken Düşkün,” Katılımcılık ‘görüş almakla’ sınırlandırılmış ve farklı paydaşlar arasında bir ortaklaşma çabası gösterilmemiştir” dedi. Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı 4-6 yaş kurslar ile belediyelerce ve derneklerce açılan kreşleri kapsayan “toplum temelli kurumlar”ın payının geçen yıla göre yüzde 1.7’den yüzde 3.6’ya çıktığını vurgulayan Düşkün, “Toplum temelli programların büyümesi ancak bu programların çocuğun iyi halini ve gelişimini destekleyen ortamları sunabilmesi durumunda olumlu olarak değerlendirilebilir. Henüz, bu programların içeriğine dair bilgi paylaşımı çok sınırlıdır” diye konuştu. Raporda yer alan bir bulguda ise “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin zorunlu tutulması ve içeriğinde ‘din eğitimi’ yapılması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal etmeye devam ediyor” denildi.
]]>