Veri Okuryazarlığını Anlamak – II

Pınar Dağ
Kadir Has Üniversitesi Öğretim Görevlisi

21. yüzyılın öğrenilmesi gereken temel pratiklerinden biri veri okuryazarlığı. Yani veriye farklı yollardan nasıl ulaşacağını bilmek, soru sorabilmek, temel istatistiksel analizler yapabilmek… Veri toplayabilen, analiz edebilen ve amaca yönelik kullanabilen bireylere ihtiyaç artıyor. Kadir Has Üniversitesi Öğretim Görevlisi Pınar Dağ, yazısının ikinci bölümünde dünyadan örneklerle açık veri kullanımının müfredata nasıl girdiğini, eğitim paydaşlarının veri okuryazarı olabileceğini ve Türkiye’nin bu konuda atması gereken adımları yazdı.

 

Toplumların dijitalleşme derecesi geliştikçe, veri okuryazarlığı zorunlu hale geliyor. Özellikle öğrencilerin dijital yeterliliklerini geliştirmeleri ve verilerle çalışmayı öğrenmeleri gerekiyor. Yıllardır açık verinin özellikle eğitim alanında faydası çok önemli bir boyuta gelmiş durumda ancak açık verinin eğitim alanında kullanımına çok az dikkat ediliyor. Gittikçe daha fazla Avrupa ülkesi bu potansiyeli görüyor ve okul müfredatında açık veriyi tanıtmak için projeler yürütüyor.

Örneklerle ilerlemek gerekir ise, Kuzey İrlanda Eğitim İçin Açık Veri yarışması düzenlemiş, 2016’da Kuzey İrlanda hükümeti eğitim için açık verinin nasıl kullanılacağı konusunda yenilikçi fikirler için yarışma başlatmıştı. Amaç ilkokullar ve ortaokullarda öğretime yardımcı olmak için kamu portalı yoluyla açık veriyi kullanmayı sağlamak ve veri okuryazarlığını güçlendirmekti. Kazanan projelerden biri öğrencilerin doğal afetlerin olası etkilerini öğrenmelerine yardımcı olan bir platform olan “Öfkeli Gezegenimiz” idi. Uygulama öğretmenlerin gezegenin başka bir noktasında meydana gelen bir felaketin kendi bölgelerinde olması durumunda neler olacağını göstermelerini sağlıyordu. Aynı zamanda öğrencilerin küresel ısınmanın coğrafi etkilerini ve verilerin bilinçli karar almada nasıl yardımcı olabileceğini öğrenmelerine de yardımcı oluyordu.

Almanya’da açık veri derslerde kullanılıyor

Diğer bir örnek ise Moers’da ortak bir açık veri okulu projesinin başlatıldığı Almanya’dan. Moers, Almanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya bölgesinde yaklaşık 100.000 kişinin yaşadığı bir kasaba. Proje – DatenmachenSchule – Adolfinum Gymnasium ve Rhine-Whaal Uygulamalı Bilimler Üniversitesi öğrencileriyle birlikte bir dizi yazılım uygulamasının geliştirilmesine yardımcı olmayı amaçlıyor. Kuzey İrlanda projesi gibi buradaki fikir de açık veri kullanarak okul derslerini daha etkileşimli hale getirmek. Proje okul müfredatında verilerin çeşitli konularda nasıl kullanılabileceğini gösteriyor. Matematik ve bilgisayar bilimleri derslerinde ödevlerde veri kullanılıyor. Politika veya sosyal bilgiler gibi konularda öğrenciler açık bütçe platformu offenerhaushalt.de’de halka açık olan açık verileri kullanarak yerel yönetimin bütçesi, harcaması hakkında daha fazla bilgi ediniyor. Diğer dersler ise, Moers ilçesinin demografik gelişimi ile ilgili verileri içeriyor. Örneğin, demografik gelişime yönelik yedinci sınıf öğrencilerinden istatistikleri analiz etmesi ve içgörüleri ile kişisel deneyimlerini karşılaştırması isteniyor.

Veri okuryazarlığı öğrencilere ne katıyor?

Gruplarda öğrenciler daha sonra bir huzurevi, bir anaokulu ve genç aileler için bir alışveriş mağazası için iyi yerler belirlemekle görevlendiriliyorlar. Daha sonra kamuya açık verilerin potansiyel kullanım durumlarını tartışmadan önce hangi verilerin yararlı olduğunu ve hangi verilerin eksik olabileceği üzerinde duruyorlar. Ayrıca okullardaki enerji tüketimi verileri çevre bilimi derslerinde de kullanılıyor. Öğrencilere kendi okullarının enerji kullanımına ilişkin içgörüler sağlıyor ve bölgedeki diğer okullara kıyasla okullarının performansını görmeleri sağlanıyor. Öğrenciler enerjiden tasarruf etmelerine ve kaynakların sürdürülebilir kullanımına katkıda bulunmalarına nasıl yardımcı olabileceklerini anlıyorlar çalışmanın sonunda.

İsviçre’de de benzer bir inisiyatif başlatıldı ve burada açık verinin okul müfredatına dahil edilmesi için adımlar atıldı. Veri analizi Lehrplan21 müfredatının bir parçası. Bu, 2014 yılında 21 Almanca konuşulan ve çok dilli kantondaki okul müfredatını uyumlu hale getirmek için kabul edilen bir plan. Lehrplan21’in Medya ve Bilişim müfredatının bir parçası olarak öğrenciler, veri yapılarından, veri biçimlerine, veritabanı yönetiminden veri temizleme ve analiz etmeye kadar verilerle çalışmanın temellerini anlıyor ve uyguluyor. Bu fikir, veri okuryazarlığını teşvik etmeyi amaçlayan İsviçre Okulu tarafından destekleniyor.

Bunlar dijitalin güçlendirilmesini amaçlayan Avrupa çapında gerçekleştirilen sayısız girişimden sadece birkaç tanesi.

 

“Veriye ulaşmada, okumada ve yorumlamada önce engellerin tespiti yapılmalı”

Peki Türkiye’de ne yapılıyor ve yapılması gerekiyor? Öncelikle veriye ulaşmada ve okumada/yorumlamada engellerin tespitinin yapılması gerekiyor. Tam anlamıyla neye ne kadar ulaşabildiğimizi bilmemiz gerekiyor. Örneğin veri kaynağını bu listedeki gibi çalışmaya başlamak gerekiyor.

 

“Veri var ama kullanma yeteneği kısıtlı”

Türkiye’de engeller çok boyutlu karşımıza çıkıyor; kullanılabilirlik ve erişim, tekrar kullanımın sağlanması ve dağıtıma verilen önemin zayıflığı. Yani hem teknik hem yasal boyutu var. Devletin kurumlarının, 16 bakanlığın veri üretim, dağıtım ve kullanım kolaylığı sağlaması gerekiyor. Millî Eğitim Bakanlığı’dan (MEB) hızlı yanıt alırken İçişleri Bakanlığı’ndan talep ettiğiniz veri gelmeyebilir. CİMER’in (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi) kullanımına gerek kalmayacak şekilde verilerin yapılandırılıp kurumların sitelerinde uygun arayüzlerle sunulması gerekiyor. Bu bağlamda Türkiye’de veri üretildiğini söylemek mümkün. Ancak veriyi sunmada, okumada ve yorumlamada, yazmada kullanma yeteneğimiz kısıtlı. Veri mevcut olsa bile onları bir araya getirip nasıl kullanmamız gerektiğine dair de fikirlerimiz sınırlı. Yasal boyutu ise verinin kullanım sınırları. Yani henüz bir lisans görmüyoruz ve temel veriler olmasına rağmen ne tür bir fikri mülkiyet uygulandığını göremiyoruz. Ancak nerden başlarsak kar! Geç kalmıyoruz.

Eğitim paydaşları veri okuryazarı olabilir

Eğitimin tüm paydaşlarının aşama aşama uygulanacak temel veri eğitimiyle veri okuryazarı olması mümkün. Nasıl başlanabilir? Önce eksiklerin tespiti ile tabii ki. Farkındalık yaratılması için hedef kitleyi düzenli olarak güncel tutmak gerekiyor. İçinde bulunduğumuz çağ özelinde veri okuryazarlığının eğitime katkısına bakmak gerekirse; denetlenmeyi, etkileşimi, yönetimi önceliklememize katkı sunar ve ilişki kurma bağlamında da bize fikir verir. Önlem alma, iş geliştirme, problem tespit etme ve çözme teknikleri geliştirme ve hayatta kalma gibi bir dizi öneme sahip. Bu bağlamda yavaş yavaş verimizi yöneten ayrı bir bakanlığa ihtiyacımız olduğunu söyleyebilirim. Almanya açık veri yasası tam anlamıyla böyle kazanımları sağlamak için hayata geçti. Üstelik yıllar sonra verilen çok fazla çabadan sonra bunu yapmayı başardılar. Yani dünyada da bu dijital dönüşümler sanıldığı gibi hızlı gelişmiyor. Hollanda örneğinin de incelenmesini tavsiye ederim.

“Açık veri sorunun çözümünü hızlandırıyor”

Bu kapsamda Türkiye’de MEB’in, veri güdümlü bir dönüşüm için öncelikle veriyi sistematik şekilde açık veri ekosistemi gözeterek açmayı hedeflemesi gerekiyor. Veriye rahat erişilemediği sürece kaynağın toplumun/tüm paydaşların işine nasıl yarayacağını bilemeyiz. Ancak yayınlarsak böyle bir alternatif sunmuş oluruz. MEB’in bunu yaparken özellikle veriyi kullanan ve ondan değer yaratanlarla ilişkide olmak süreci hızlandıracaktır. Dönüşüm sorunlarını öncelikli olarak hızlı tespit eden bir eğitim birimiyle başlayabiliriz. Bu da çözüm için adım atılmasına kolaylık sağlayacaktır. Açık veri, yönetişimi etkilediği gibi, denetim, gözetim, doğru okuma ve sorun çözümünü hızlandırmada daha fazla yol almanızı sağlıyor. Müfredatın etkisini ölçmede de, yorumlamada da etkili olabileceği gibi bütçe artışının eğitim niteliğine ve öğrencinin akademik hayatına ve performansına etkisini de görmeye yardımcı olacaktır.

Çalışmaya sahadan başlanmalı

Bu alanda çalışan yerel kurumlar ve dünyadan kurumların incelenerek ortak bir çalışma yürütülerek başlanmalı. En temel ihtiyaç bu. Nereden başlamalı sorusuna iyi yanıt verecek saha araştırması yapılmalı. Önerim insan yetiştirmeliyiz olacak çünkü çok fazla verimiz var. Ambarlar da oluşturuyoruz ve her yıl eğitime katılan çocuklarla da artıyor veri. Bunun için öncelikli uzman yetiştirmeliyiz, öğretmenleri de bu aşamalara dahil etmeliyiz. Veri uzmanı, veri eğitmeni, açık veri uzmanı, öğrenci verisi uzmanı, eğitim verisi uzmanı ve daha pek çok yeni meslek tanımı ekleyebilirim. Sadece eğitim verisinin faydasına odaklanacak insan gücü ile işe başlanabilir.

Temel veri eğitimleri geliştirilmeli. Çok pratik veri okuryazarlığı modülleri ile aşamalı şekilde öğretmenler, öğrenciler, idareciler/bürokratları kapsayacak şekilde temel yeterliliğe odaklanıp, alan yeterliliği için çalışma yürütülebilir.  Tam bu noktada bir örnek de vermek istiyorum. 2017 yılında Erzincan’da kendi çabalarımla çocuk ve gençlere veriyle tanışma eğitimi düzenlemiştim. Eğitimi düzenlerken yaşları 17-19 arası olan gençlere e-tablonun nasıl kullanıldığını, fonksiyonlarını, dört işlemin nasıl yapılabildiğini ve formüllerin bu süreçte veri setleriyle çalışmada ne tür bir rol üstlendiğini uygulamalarla anlattım. Devamında verinin ne olduğu, veri kaynaklarının neler olduğu, ulusal, uluslararası ve sivil veri ayrımına değinilerek, Erzincan’a yönelik veri kaynaklarını incelettim. Çocuklar için verdiğim eğitimde ise çocuklarla Vizkidz kitabında yer alan karakter Penelope Pie ve arkadaşları Laney Line, Barnaby Bar ve Bertie Boxplot üzerinden çizgi, çubuk, pasta grafikleri anlattım. İnternette yer alan çocuklar için hazırlanmış videoları aşama aşama çevrilerek çocuklara izlettim. Gap MinderVeri Görselleştime Kataloğu ile çok temel karşılaştırmaları yaparak veriyi daha etkin kullanmalarına dair basit örnekler verdim. Bu çok eğlenceli olmasının yanı sıra çok faydalı da oldu. Dolayısıyla çok sınırlı bir bütçe ile bu eğitimi yaptım. Yani bu minik veri okuryazarlığı eğitimini daha sistematik şekilde MEB de uygulayabilir. Bu alanda daha etkin veri okuryazarı olmak isteyen öğretmenler  için de bir özgün eğitim kiti hazırlanabilir.

Sonuç olarak çocuklar 2030 yılında 15 yaşına geldiklerinde birçoğu Python, R kullanarak karmaşık kodlar yazarak çeşitli veri setlerini analiz edebilecekler. Verinin toplumsal düzeyden bireysel düzeye, insan hayatının neredeyse her boyutuna girdiğini düşünerek çalışmamız gerekiyor artık.

Diğer okuryazarlık çabalarında olduğu gibi veri okuryazarlığı da oldu bittiye getirilemeyecek yavaş ve değerli bir süreci kapsıyor. Bu sebeple veri okuryazarlığı’nın evrensel algılana değerinin görülmesi gerekiyor. Yazıyı sonlandırırken veri okuryazarlığı anketine katılarak ne kadar veri okuryazarı bir hayat pratiği içinde olduğunuzu da anlayabilirsiniz.

Bu blog yazısı ERG’nin görüşlerini yansıtmaz. Sorumluluk blog yazarına aittir.

İlginizi Çekebilecek İçerikler

📄 EİR 2021: Öğretmenler Yayımlandı

  2008 yılından bu yana her yıl yayımladığımız Eğitim İzleme Raporlarının dördüncü dosyası olan Öğretmenler, bugün ERG YouTube kanalında yayımlanan etkinlikle kamuoyuna sunuldu.