Uzun Hikâye | Ne Eğitimde Ne İstihdamda Olan Gençler Anlatıyor

.

Türkiye’de 15-24 yaş arasındaki çocuk ve gençlerin yaklaşık 3 milyon 649 bini ne eğitimde ne istihdamda. Peki kim bu gençler? Uzun Hikâye’nin bu bölümünde eğitimde ve istihdamda olmayan gençlerle konuştuk.

Umay Aktaş Salman 
ERG Araştırmacısı

İstanbul Kadıköy’ün ara sokakları… Tekerlekli çuvalını çekerek ilerleyen 18 yaşında bir genç… 12. sınıfta okurken birkaç hafta önce okulunu bırakarak Diyarbakır’dan İstanbul’a geldi. Kağıt toplayarak 9 kişilik ailesini geçindirmeye çalışıyor. “Okula dönmem, borcumuz var. Bundan sonra böyle, önüme ne iş gelirse yapacağım” diyor. 

Başka bir şehirde, 20 yaşındaki B.G. ilkokula giden kız kardeşine bakıyor. İki yıl önce meslek lisesinden mezun oldu. Üniversiteye devam etmedi, henüz çalışmıyor da. “2. sınıfa giden kardeşime ben bakıyorum. Ev işlerini yapıyorum. Biraz da kardeşime bakmak zorunda olduğum için erteleniyor çalışmam ya da üniversiteye gidebilmem” diyor. 

21 yaşındaki E.S ise otizmli bir birey. Lise mezunu. Engelli bireyler için eğitimde olduğu gibi istihdamda da sorunlar büyük. Herhangi bir işte çalışmıyor. Annesi, yıllardır eğitimde yaşadığı sorunlar nedeniyle üniversiteye devam etmek istemediğini söylüyor: “Korumalı işyerleri çoğalmalı. Oğlumun sigortası olsun, hayatın içinde olsun. Emekli olsun, maaşı olsun. 20-30 sene sonra biz göçtüğümüzde ne olacak? ”

İzmir’de yaşayan 23 yaşındaki O.Y. meslek lisesi mezunu. Önlisans programına devam ederken üniversiteden mezun olmadan eğitimi terk etti. “Üniversitede okuduğum bölümden soğudum. Dersler yetersizdi, hocaların bazıları bizlere ‘bunlardan bir şey olmaz’ gözüyle bakıyordu. İkinci öğretimde okuyordum, harçlar yüksekti. O zaman hem çalışıyor hem okuyordum. Bu şartlarda üniversiteye devam etmek zordu. Şimdi iş arıyorum.” diye konuşuyor. 

24 yaşındaki E.B. elektrik elektronik mühendisliği mezunu. Sekiz ay önce üniversiteden mezun oldu. Önce yurt dışına gitmeyi denedi. Olmayınca yaşadığı Eskişehir’de iş aramaya başladı. Keşke iki dil bileceğime, bir yerlerde tanıdığım olsaydı çoktan işe girmiştim” diyor. 

Farklı şehirlerden, sosyoekonomik statülerden, yaşlardan, farklı ihtiyaçlara sahip 5 genç… Ortak noktaları ne eğitimde ne de istihdamda olmaları.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2021 sonuçlarına göre 84 milyon 680 bin 273 olan Türkiye nüfusunun 12 milyon 971 bin 289’unu 15-24 yaş grubundaki çocuk ve genç nüfus oluşturuyor. Ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranında Türkiye OECD ülkeleri içinde en üst sırada.  

Ne eğitimde (örgün ve yaygın) ne de istihdamda olan gençler için NEET (not in employment, education or training) kavramı kullanılıyor. Türkiye’de 2000’li yılların başlarından bu yana bu durumdaki gençlerin oranında azalma görülse de, bu oran hâlâ Avrupa Birliği veya OECD ülkelerinin ortalamasından oldukça yüksek.

Türkiye’de yüzde 28,3, AB ortalaması yüzde 11,1

EUROSTAT (Avrupa Birliği İstatistik Ofisi) verilerine göre 2006 yılında Türkiye’de 15-24 yaş arasındaki NEET gençlerin oranı yüzde 38,6 idi. Erkeklerde NEET olanların oranı yüzde 22,7 iken kadınlarda bu oran yüzde 53,6’ya yükseliyordu. 2007’den itibaren genel olarak azalma eğiliminde olan NEET oranı, özellikle 2012’de ortaöğretimin zorunlu eğitim kapsamına alınması ve okullulaşma oranının da artmasıyla 2015’e kadar düşüş gösterse de, 2018 yılından (yüzde 24,4) sonra işsizlik oranlarındaki artışla da paralel bir biçimde yükseldi. 2020 verilerine göre ise Türkiye’de 15-24 yaş arasındaki gençlerin yüzde 28,3’ü yani yaklaşık 3 milyon 649 bini NEET. AB ülkelerinde bu oran yüzde 11,1. 

Erkek ve kadınlar arasındaki fark daraldı ama hâlâ yüksek 

Ayrıca Türkiye’de ne eğitimde ne de istihdamdaki gençler içindeki kadın nüfusu erkeklere göre de hâlâ oldukça yüksek. 15-24 yaş arasındaki erkeklerin yüzde 21,2’si NEET iken kadınlarda bu oran yüzde 35,7’ ye çıkıyor. AB ülkelerinde ise NEET gençler arasındaki cinsiyet farkı sadece 0,1 yüzde puan; erkeklerin oranı yüzde 11 iken kadınların oranı ise yüzde 11,1. 

Uluslararası ölçekte olduğu gibi Türkiye’de de NEET gençler ve yaşadıkları zorluklar önemli sorunların başında geliyor. Ne eğitimde ne de istihdamda olan gençler, genç işsizliğinden daha geniş bir anlama sahip. Bu gençler, heterojen bir görünüme ve farklı ihtiyaçlara sahip. İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) Yerel Yönetimler İçin Politika Rehberi: Ne Eğitimde Ne de İstihdamda Olan Gençler raporunda da NEET’ler arasında genç anneler, uzun zamandır işsiz olan eğitimli gençler, kayıt dışı çalışanlar, göçmenler, dezavantajlı gruplar ve engelli gençler de bulunduğu anlatılıyor. 

NEET olmanın belirleyicileri 

Çeşitli araştırmalar bazı faktörlerin gençlerin NEET olma olasılıklarını etkilediğini gösteriyor. Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci ve Prof.Dr. Emre Erdoğan Rural NEETs In Turkey: 2009/2019 Overview başlıklı raporda cinsiyetin, ebeveynlerin eğitim düzeyinin, hanehalkının ekonomik durumunun ve etnik kökenin NEET olma olasılığını etkileyen temel faktörler olduğunu anlatıyor. Türkiye’de NEET olmanın cinsiyete dayalı bir sorun olduğu belirtiliyor. Raporda, Understanding The NEET in Turkey başlıklı çalışmaya atıfla eğitim düzeyi yükseldikçe NEET olma riskinin azaldığı belirtiliyor. Kadınların ve evli olanların ise NEET olma olasılıkları daha yüksek. Kentsel yerlerde yaşayan gençlerin NEET olma ihtimalleri ise daha düşük. 

Kadın ve evli olmanın NEET olmaya etkisi

Kadınların ne eğitimde ne istihdamda olması durumunun daha yüksek olduğunu gösteren bir başka çalışma da bir saha araştırmasına dayanıyor. Emre Erdoğan, Nurhan Yentürk, Ali Alper Akyüz, Yörük Kurtaran, Laden Yurttagüler, Kenan Dursun ve Burcu Oy’un 2017 tarihli Being a NEET in Turkey: Determinants and Consequences başlıklı raporunda da kadınların NEET olma olasılıklarının daha yüksek olduğu ve ayrıca eğitimin bu riski azalttığı yer alıyor. Öte yandan evli genç kadınların NEET olma olasılığı evli olmayanlara göre üç kat daha fazla. Aynı çalışma, etnik kökenin de önemli bir belirleyici olduğunu gösteriyor. Çalışmanın sonuçlarına göre Kürt gençlerinin NEET olma olasılığı Kürt olmayan gençlerden 2,5 kat daha fazla. 

Mülteci gençlerin NEET olma oranı daha yüksek 

Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) tarafından hazırlanan Türkiye Genç İşsizliği: NEET Gençliğin Analizi Raporu ise Türkiye’de yaşayan mülteci gençlerin NEET olma oranının ciddi seviyelere yükseldiğini gösteriyor. 15-29 yaş grubunda yabancı bir ülkede doğanlar arasında NEET oranı yüzde 46 iken, bu oran Türkiye’de doğanlarda yüzde 29. Öte yandan raporda kadınların yanı sıra LGBTİ+ nüfusun da NEET olma riskinin yüksek olduğu belirtiliyor. 

Gençler anlatıyor 

Uzun Hikâye’nin bu bölümünde ne eğitimde ne de istihdamda olan gençlerle konuştuk. Gençler, eğitimde ve istihdamda olamama sebeplerini, bu durumun yarattığı sorunları anlattılar. 

18 yaşındaki M.K., NEET olma olasılığını artıran faktörlerden olan düşük gelirli bir hanede yaşıyor. Diyarbakır’da lise son sınıf öğrencisi olan 18 yaşındaki M.K. birkaç hafta önce okulu bırakarak İstanbul’a geldi, kayıt dışı çalışıyor. Belki de birkaç ay sonra NEET durumunda olan genç istatistiklerine resmi olarak dahil olacak. 

M.K. ağabeyi ve kuzenleriyle birlikte İstanbul’a geldiğini anlatıyor: 

Fotoğraf: Umay Aktaş Salman

“12. sınıftaydım. Okulu bırakıp geldim. Sınıfta okula gelmeyen bir sürü öğrenci vardı. Hocalar geçiriyor nasılsa. Anne ve babamla birlikte 9 kişilik bir ailemiz var. Babam cezaevinden yeni çıktı, çalışmıyor. Ailenin en küçüğüyüm. Ağabeylerim var. Ağabeylerimden biriyle çalışmak için geldik mecburen. Borcumuz vardı çünkü. Kağıt topluyorum. Pis bir iş, zorluğu o. Burada kira ödemeden depo vari bir yerde kalıyoruz. Bundan sonra çalışmak zorundayım. Okula dönmem, borcumuz var. Bundan sonra böyle, önüme ne iş gelirse yapacağım. Öyle hayal ettiğim bir şey yok. İş olarak önüme ne çıkarsa onu yapacağım.”

M.K’nın anlattıkları ne eğitimde ne de istihdamda olan gençlerin sorunlarını ele alırken istihdamın yanı sıra eğitimden kopma nedenlerine de büyük önem verilmesi gerektiğini açıkça gösteriyor. 

Çocuklar zorunlu eğitim çağında olmalarına rağmen  Eğitim İzleme Raporu 2021: Öğrenciler ve Eğitime Erişim’de vurguladığımız gibi 13 yaştan sonra artan bir şekilde eğitim dışına çıkıyor. 14 yaşındaki çocukların yüzde 3,6’sı okula kayıtlı değil. 17 yaşındaki çocuklarda bu oran yüzde 15,5’e yükseliyor. 

Kadınların işgücüne katılım ve istihdam oranları da düşük

Türkiye’de NEET olan genç kadın ile erkek nüfus arasındaki fark büyük. 2000’li yılların başından bu yana NEET gençler arasındaki cinsiyet farkı daralsa da ne eğitimde ne de istihdamda olan genç kadınların oranı erkeklere göre oldukça yüksek. Genç Hayat Vakfı’nın Sessiz ve Görünmeyen Gençler Araştırması Projesi Raporu’na göre NEET durumundaki kadınların çoğu, işsiz (aktif olarak iş arayan) erkeklere göre aktif olmayan bir konumda. 

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini de gösteren bu durum Türkiye’de kadınların istihdam oranlarıyla da alakalı. TÜİK’in 2021 yılı üçüncü çeyrek işgücü istatistiklerine göre kadınların istihdama katılım oranları erkeklerin oranının yarısına bile denk gelmiyor. Erkeklerin istihdam oranı yüzde 63 iken kadınlarda bu oran yüzde 28,2’ye düşüyor. Bakım ve ev içi emek yükünü çoğunlukla kadınların üstlenmesi eğitim ve istihdama katılımı olumsuz etkileyebiliyor.

“Kardeşime bakıyorum”

Bu sebeple istihdamda ve eğitimde yer almayan genç kadınlardan biri de 20 yaşındaki lise mezunu B.G. İki yıl önce meslek lisesinin aile ve tüketici hizmetleri bölümünden mezun oldu. Üniversiteye devam etmedi, henüz çalışmıyor da. Şöyle konuşuyor: 

“Annem ve babam ilkokul mezunu. Annem de babam da asgari ücretle çalışıyor. 2020 yılında liseden mezun oldum. İŞKUR’a başvurdum ama bir sonuç çıkmadı. Yaşadığım yerde fabrikaya da başvurdum ama alanım olmadığı için iş bulamadım. 2. sınıfa giden kardeşime de ben bakıyorum. Ev işlerini yapıyorum. Biraz da kardeşime bakmak zorunda olduğum için erteleniyor çalışmam ya da üniversiteye gidebilmem. Maddi açıdan da tek kişinin maaşıyla dönmüyor ev, o yüzden annem de çalışıyor. İlerideki hayatımda üstleneceğim ev içi sorumlulukları şimdiden üstlenmek yorucu oluyor. Ev işleri, kardeşimin okul sorunları, ödevleri… Sosyal hayatım da yok. Çok ufak bir yer burası. Harçlık alıyorum, o da her zaman değil. Çok yük olmayayım diye düşünüp idareli harcıyorum. Kardeşime harcıyorum genelde. Maddiyat, kardeşimin bakımı planlarımda etkili. Mesela kursa gitsem kardeşimin saatlerine uyacak mı? Öncelikle onun sorumluluğunu düşünüyorum.” 

İş aradığı dönemde de kendini donanımlı hissetmediğini söyleyen B.G. aldığı eğitimi ve geleceğe dair planlarını şöyle anlatıyor:

“Meslek lisesindeyken kreşlerde, hastanelerde, huzurevlerinde çalışabilirsiniz diyorlardı. Ama nasıl? Okuduğum bölümde meslek dersleri ezberdi hep. Uygulamalı ders yoktu yani. Son sınıfta özel eğitimde staj yaptım. Engelli çocukların gittiği bir okuldu. Öğretmenin yanında yardımcıydım. Staja gittiğimde de özel eğitime dair bir şey bilmiyordum. Staj pandemi nedeniyle yarım kaldı zaten. İki zihinsel engelli, iki down sendromlu, iki serebral palsili öğrencim vardı. Öğrencilerle bağ kurdum, kendi kendime onların durumlarını araştırdım, çalıştım. KPSS’ye ve üniversite sınavına girmeyi planlıyorum. Çocuk gelişimi okuyup, özel eğitim alanında ilerlemek istiyorum. Özel eğitimle ilgili sertifika programları var onlara da hazırlanmak istiyorum.” 

B.G.’nin anlattıkları NEET genç kadınlar için toplumsal cinsiyet farklılıklarını ve eşitsizlikleri dikkate alan politikaların uygulanmasının zorunlu olduğunu bir kez daha gösteriyor. 

Engelli NEET olmak 

21 yaşındaki E.S. ise otizmli bir birey. Lise mezunu. İlkokuldan itibaren kaynaştırma öğrencisi olarak eğitim alan E.S.’nin kolay bir eğitim hayatı olmamış. Millî Eğitim Bakanlığı 2020-21 verilerine göre Türkiye’de özel eğitim hizmetlerinden yararlanan çocuk sayısı 425 bin 816. Bu çocuklardan 319 bin 332’si tipik gelişim gösteren akranlarıyla birlikte aynı sınıfta kaynaştırma eğitimi alıyor. Kaynaştırma eğitiminde olan öğrenci sayısında ortaöğretime geçişte keskin bir düşüş yaşanıyor. İlkokulda 114 bin 991, ortaokulda 144 bin 769 kaynaştırma öğrencisi varken lisede bu sayı 59 bin 572’ye düşüyor. E.S. liseye devam edebilen ve bitirenlerden. Ancak engelli bireyler için eğitimde olduğu gibi istihdamda sorunlar büyük. 

Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı’na (EKPSS) giren ama yaşadığı Çorlu’da bir işe yerleşemeyen E.S.’nin günleri evinde geçiyor:

“Sabah kalkıyorum, oyun oynuyorum, kuşumla konuşuyorum. Bilgisayar oyunu oynuyorum. Basketbola oynuyorum. Çalışmak isterdim, bir fabrikada mesela. Paketleri barkodlayıp, kolileri yüklerdim. Eşyaları ayırmak ve toplamak hoşuma gidiyor, bunları yapabilirdim” diyor. 

Anne H.S. ise oğlunun eğitimde yaşadığı sorunların travma yarattığını, üniversiteye devam etmek istemediğini, istihdam olanağının ise çok kısıtlı olduğunu anlatıyor: 

“Korumalı işyerleri çoğalmalı”

“Oğlum salgın sırasında liseyi bitirdi. Kendi kendine mezun oldu. Kimse arayıp sormadı, online derse katılımı için kimse uğraşmadı. Eğitim hayatı bir travma yarattı onda. Hala ödev, ders bir şey duymak istemiyor. Kanunlar, yönetmeliklerde her şey tam ama eğitim hayatı boyunca hiçbir şey öyle olmadı. Bizim çocuklarımızın hiçbir kazancı olmuyor eğitimden maalesef, çok eksik bu konu. EKPSS sonucuna göre belki Türkiye’nin başka ucunda bir yerde atanabilir. Ama bizim yaşadığımız yerde aldığı puanla atanabilmesi mümkün değil. Öte yandan atanınca da sorunlar bitmiyor. Çevremde de görüyorum engelli çalışanlara işverenlerin büyük bir kısmı ‘gelme, maaşını öderiz!’ diyorlar. Ya da bazı kurumlar engelli bireyi çalıştırmak yerine ceza ödemeye razı oluyor. Engelliler için korumalı işyerleri de var. Küçük gruplar halinde çalıştırıyorlar. Başlarında bir iş koçu oluyor. İş öğretiliyor, uyumları sağlanıyor. Diğer personel engelli çalışanlarla ilgili, işveren de sorunların çözümüyle ilgili destekleniyor. Korumalı işyerleri çoğalmalı. Oğlum çalışabilir gözüktüğü ve zihinsel kapasitesi belirli bir oranın üstünde olduğu için biz öldükten sonra bizim maaşlarımızı da bağlamıyorlar. Çalışabilir diyorsan istihdam sağlayacaksın. Şu an genel sağlık sigortası da ödemeye başladık oğluma. Ailenin bütçesine göre hesaplandığı için engelli maaşı alamıyoruz. Zaten çok cüzi bir para. Biz öldükten sonra bağlarlar belki oğluma engelli maaşı. Ama oğlum nasıl geçinecek? Sigortası olsun, hayatın içinde olsun. Emekli olsun, maaşı olsun. 20-30 sene sonra biz göçtüğümüzde ne olacak? Neresinden tutarsanız elinizde kalan bir sistem.”

Anne H.S. otizmli bireylerin bazı özelliklerinin bazı istihdam alanlarında çok güzel değerlendirilebileceğini anlatıyor: 

“Oğlum gibi olan çocukların fotografik hafızası var. Her bir detayı hatırlıyor. Kargo firmaları için tasnif, ayırma yapabilirler mesela. Çok tekrarlayıcı ve bıktırıcı bir iş ama otizmli bireylerin en sevdiği işe dönüşebilir. Posta işleme merkezlerinde de aynı şekilde çalışabilirler. Keşke devletin bu yönlü bir politikası olsa. Keşke oğlum liseden bir mesleği olarak mezun olsaydı. Engelliler için iş okulları var. Ancak burada da daha ağır düzeyde çocuklar eğitim alıyor. Meslek sahibi olsun diye oğlumu götürdüğümde ‘sizin çocuğunuz çok güzel iletişim kuruyor, kaynaştırmaya verin, ziyan olur bu okulda’ dedi okul müdürü.”

“Kendi yaşıtı kimseyi görmeden yaşayan bir genç”

Anne H.S. engelli bireyler için işsizliğin daha büyük anlamlar ve sorunlar taşıdığını vurguluyor: 

“En büyük sıkıntımız meşguliyet. Bilgisayar başında vakit geçiriyor. Okul yaşıtlarıyla bir arada olduğu ortamdı. Kendi yaşıtı kimseyi görmeden yaşayan bir gençten bahsediyoruz. Arkadaşı yok, arayan yok, soran yok. İşsizlik her genç için çok zorlayıcı ama bizim çocuklarımız için daha da zor. Sosyalleşebildiği alan o kadar kısıtlı ki; aile bireyleriyle, eğer varsa anlayışlı olan apartman komşularıyla. Çalışamayan bir gencin mahallede arkadaşları vardır belki, benim çocuğumun yok. Çalışırsa bir iki insan görecek, kendi gibi bireylerle de bir arada olacak. Psikolojik olarak çalışmak yaşam amacı veriyor.”

Üniversiteli işsizler

TÜİK’in 2021 yılı üçüncü çeyrek işgücü istatistiklerine göre 15- 24 yaş arasındaki NEET gençlerin yüzde 18,9’unu üniversite mezunları oluşturuyor. (Okur yazar olmayanlar yüzde 4,5, lise altı eğitimliler yüzde 36,3, lise mezunları yüzde 21,9, meslek lisesi mezunları yüzde 18,3) 

Fotoğraf: Umay Aktaş Salman

Onlardan biri de Eskişehir’de yaşayan 24 yaşındaki E.B. Öğretmen bir babanın ve emekli bir annenin iki çocuğundan biri.

İlk ve ortaokulu kolejde okuyan, Anadolu lisesinde eğitim aldıktan sonra da bir vakıf üniversitesinde elektrik elektronik mühendisliği bölümü okuyan E.B. sekiz ay önce mezun oldu. İş aramaya mezun olmadan başladı. Mezun olur olmaz da önce yurt dışına gitmek için çabaladığını anlatıyor: 

“Mezun olmadan birkaç ay önce Eskişehir’de organize sanayiyi dolaştım. Mezun olacağımı söyleyip CV bıraktım. Hiç ses çıkmadı. Mezun olduktan sonra da Kanada’daki bir sertifika programına başvuruda bulundum. Ancak olumsuz sonuçlandı. Türkiye’de kalıp asgari ücretin 200-300 TL fazlasını alacağıma yurt dışında asgari ücretin 200-300 Euro üstünü alır belli süre sonra statü sahibi olurum, yurt dışında daha tatminkar yaşayabilirim diye düşündüm.”

Sadece E.B. değil, Türkiye’deki pek çok genç yurt dışına gitmeyi istiyor. Habitat Derneği’nin  Türkiye’de Gençlerin İyi Olma Hali Araştırması 2021’e göre gençlerin yüzde 42,9’u başka bir ülkeye yerleşmek istiyor. Üstelik bu oran bir önceki yıla göre arttı. 2020’de bu oran yüzde 31,3’tü. 

Yurt dışı planları hayata geçemeyince E.B. iş aramaya devam etti: 

“Bursa ve Eskişehir organize sanayiye gittim, CV bıraktım. Kariyer sitelerinde de iş arıyorum. İstanbul’da iş bakamıyorum. İş bulsam ne olacak? Maaşım kiraya gidecek. Tanıdığım insanlara da CV’mi yolluyorum. İş yok, piyasa durmuş vaziyette. Hatta Bursa’da bir ofise başvuruda bulunacağım zaman “Biz de fabrikayı kapatıyoruz” dediler. Böyle bir dönemde iş aramak çok zor. Dağıtım ya da düşük voltaj sektöründe çalışmak istiyorum ama seçme lüksüm yok. Bir şekilde sektöre gireyim, çevre ve tecrübe edineyim. Ama bir türlü iş bulup başlayamıyoruz. Eskişehir’de iş imkânları kısıtlı, iki arkadaşım var biri makine diğeri malzeme mühendisi, onlar da iki senedir iş arıyor. Mühendislere asgari ücretten 300-500 TL fazla veriliyor ama bu bölümler neden bu kadar tercih ediliyor üniversitede anlamıyorum. Bizim zamanımızda da mühendis ol, doktor ol baskısı çoktu. Çocukluğumdan beri mühendislik istiyordum. Tercih edeceğim zaman da ‘bilgisayar mı, elektrik elektronik mi?’ dedik. Alanı daha geniş diye elektrik elektronik tercih ettim ama …”

İki yabancı dili olduğu için daha rahat iş bulacağını düşündüğünü söyleyen E.B. “Keşke iki dil bileceğime, bir yerlerde tanıdığım olsaydı çoktan işe girmiştim. Liyakat sorunu var Türkiye’de. Torpil, Türkiye’nin acı gerçeği, böyle kabullendik biz de. Tanıdıkları olduğu için mezun olmadan işe giren arkadaşlarım da oldu” diye konuşuyor. 

“Üniversite ve iş piyasası arasındaki bağlar zayıf” 

Üniversite ve iş piyasası arasındaki bağlarının zayıf olduğunu söyleyen E.B. bu durumun da mezuniyet sonrası iş bulmayı zorlaştırdığını anlatıyor: 

“En zorlandığım konu üniversitede staj bulma konusundaydı. Keşke her üniversitenin bulundukları şehirlerin organize sanayi bölgesindeki fabrikalar ile anlaşması olsa, öğrenciler de kendini sektöre hazırlasa çünkü eğitimin pratik kısmında eksik var. Okulda formülünü veriyorlar, gerçek dünyaya entegre etmesi başka. Üniversitelerin iş piyasıyla bağlarının olması lazım. Bunun sistemsel olarak yapılması lazım. Bu değişmedikçe, mezunlar sektörde iş bulmakta zorlanacak. Sektördeki açığı öğrenci iken bilemem. Sistem buna göre oluşturulmalı.” 

Üniversite hayatı boyunca ailesinden ayrı yaşayan E.B. şimdi ailesiyle birlikte oturuyor. Pek çok genç gibi kendine ait bir hayat kuramamaktan şikayetçi: 

“Artık küçük çocuk değilim, ailemden para istemeye çekiniyorum. İlkokulda koleje, üniversitede vakıf üniversitesine gittim. Üniversitedeyken yurtta değil evde kaldım. Onca emeğin, paranın boşa gittiğini hissediyorsun. Yine de umutsuz değilim. Mühendisler ilk önce taşeron firmalarda işe giriyor, sonra fabrikaya, bir kuruma geçiyorsun. Daha sonra da kendi işlerini kuranlar var. Benim de öyle bir hayalim var.” 

Üniversite eğitimini yarıda bırakmış 

Ne eğitimde ne de istihdamda olan gençler arasında meslek lisesi mezunları da var. İzmir’de yaşayan 23 yaşındaki O.Y. meslek lisesinin bilgisayar programcılığı bölümünden mezun. Sonrasında Celal Bayar Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı önlisans programına devam eden O.Y. üniversite eğitimini yarıda bırakmış. Anlattıkları gençleri eğitimden erken ayrılmaya götüren bazı sebeplere de işaret ediyor: 

“Lisede eğitim alırken bilgisayar programcılığını çok seviyordum aslında. Üniversiteye geçtiğimde okul beni bölümden soğuttu. Dersler yetersizdi, hocaların bazıları bizlere ‘bunlardan bir şey  olmaz’ gözüyle bakıyordu. İkinci öğretimde okuyordum ve harçlar yüksekti. Çalışmam gerekiyordu. Düğün organizasyonu yapan bir yerde çalışıyordum. Sabah 08.00’den 16.00’a kadar çalışıyordum. Sonra işimin bulunduğu İzmir’den Manisa’daki okuluma gidiyordum. Manisa’da öğrenci evi tutmak için maddi durumum yeterli değildi. KYK yurtlarında da yer yoktu. Akşam 21.00’de de okuldan çıkınca İzmir’e dönüyor, işe devam ediyordum. Düğün masalarını topluyordum. Sonra da çeşitli işlerde çalıştım. Bu şartlarda üniversiteye devam etmek zordu. Askere gittim, dönünce iş bulmak daha kolay olur diye. Dönünce bir mağazada çalışmaya başladım satış sorumlusu olarak ama küçülmeye gittiler işsiz kaldım.”

Asgari ücret altı maaş, yol ve yemek parası da yok

5 kişilik bir ailede yaşayan O.Y.’nin liseye ve ilkokula giden iki kardeşi var. Lise mezunu babası kaynak ustası. Ortaokul mezunu annesi ise ev hanımı. O.Y. 5 aydır iş aramaya devam ediyor. Arkadaşları aracılığıyla CV’sini ulaştırdığı kurumlar var, internet yoluyla ya da iş yerlerine giderek de iş arıyor: 

“Tüm bu süreçte benim de kabul etmediğim işler oldu. Sabah 07.30 akşam 19.00 saatleri arasında çalışmak için asgari ücretin altında ücret teklif ediyorlar. İçinde yol ve yemek de olmuyor. Nasıl kabul edeyim? Biraz daha iş bulamazsam ne iş olursa yaparım demek zorunda kalacağımı da biliyorum. Belki kayıt dışı çalışmaya bile razı olacağım. Kötü şartlara razı olacağım. İş arama süreci de psikolojik olarak çok yoruyor.”

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın hazırladığı Ulusal Genç İstihdam Stratejisi ve Eylem Planı 2021-2023’te de salgın nedeniyle eğitim ve staj olanaklarının azalmasının ve yeni iş olanaklarının sınırlanmasının, daha fazla gencin NEET olmasına ve gençlerin kayıt dışı istihdama yönelmesine yol açabileceği anlatılıyor. ILO’nun İnsana Yakışır İşler anketinin ön sonuçları, ankete katılan gençlerin (18-29 yaş arası) yüzde 17’sinin COVID-19’un başlangıcından bu yana çalışmayı bıraktığını gösteriyor. 

O.Y. bugün üniversite eğitiminin iş bulmak için avantaj sağlamadığı görüşünde; üniversitelerdeki eğitimin niteliğini, yeterliliğini sorguluyor: 

“İki yıllık bölümü dikey geçişle uzatıp bilgisayar mühendisi olan arkadaşlarım da iş arıyor. Depolardan bozma yerler üniversiteye dönüyor, eğitim belli seviyede. Ya bölümden soğuyor bırakıyorsun ya da aldığın eğitim sınırlı oluyor. Daha nitelikli eğitim alabilmeliyiz. Bir dönem muhasebe ofisinde de çalıştım. Yüksekokuldan mezun birini almışlardı. Benim iki haftada öğrendiğim şeyleri bilmiyordu. Bazı bölümleri üniversite bitirmiş olmak için okuyoruz. ‘Okuyunca diplomalı işsiz olacaksın’ diyenler çok da haksız değil. İki yıllık bölümümü bitirsem de aynı durumda olacaktım. Belki birkaç fazla iş imkanı çıkardı.”

15-29 yaş aralığında NEET genç oranı artıyor 

15-29 yaş aralığına bakıldığında ise Türkiye’de NEET gençlerin oranı daha da artıyor. Eurostat 2020 verilerine göre, bu yaş aralığında ne eğitimde ne de istihdamda olan gençlerin oranı yüzde 32. Yaş arttıkça kadınların istihdamda ve eğitimde olmama durumu daha da artıyor. 15-24 yaş aralığındaki erkeklerin yüzde 21,2’si NEET iken, 15-29 yaşta bu oran yüzde 21,3 oluyor. 15-24 yaş aralığındaki kadınların yüzde 35,7’si NEET iken 15-29 yaşta bu oran yüzde 42,8’e çıkıyor. Yani NEET gençler içinde cinsiyet farkı daha da derinleşiyor. 

Fotoğraf: Umay Aktaş Salman

Bu yaş grubundaki genç kadınlardan biri de 27 yaşındaki G.K. O, uzun süreli işsizlerden. Tokat’ta yaşayan G.K. 2017’de, ziraat mühendisliği bölümünden mezun oldu. 2016 yılından bu yana Kamu Personeli Seçme Sınavı’na (KPSS) giriyor. Bugüne kadar alanında iş bulabilmiş değil. Ailesiyle yaşayan G.K. geçinebilmek için de dönem dönem markette kasiyerlik yaptığını, çağrı merkezinde çalıştığını anlatıyor: 

Babam emekli, annem memur. İki erkek kardeşim var. Biri öğretmenlik mezunu henüz atanamadı. Diğeri lisede okuyor. Ben de 2016’da mezun olmadan KPSS’ye girmeye başladım. O zamandan beri iki sene de bir giriyorum ama atanamadım. Bu süre içinde bir markette üç ay kasiyerlik yaptım. Mağaza müdürü ortaokul mezunuydu. Ziraat mühendisliğinden yeni mezun olduğumu duyunca, ‘Madem ziraat mühendisisin sabahları halden gelen sebze, meyvelerin çürüklerini sen ayıkla’ dedi. Pandemide iş bulmak daha da zorlaştı. Çağrı hizmetlerine girdim. Bir sene kadar çağrı hizmetlerinde çalıştım. Haftanın 6 günü günde 12 saat çalıştım. Asgari ücret alıyordum. Mesai paraların yatmadığı da çok oldu. Benim gibi çok genç var çağrı merkezlerinde. Yaşam kaliteleri benden de düşük, mecburlar bu şartlarda çalışmaya. Üniversite mezunu birinin buralarda çalışması, dokunuyor. Bu işleri hor gördüğüm için değil ama bunlar üniversite okumadan da yapılacak işler…”

İşsizliğin psikolojik etkileri 

Uzun süreli işsizliğin psikolojisini de çok etkilediğini anlatan G.K. 

“Günde iki saat uyuyabiliyorum. 27 yaşındayım bir kafeye gidip çay içemiyorum. Ailemle oturuyorum. Bu yaşta aileyle oturmak anksiyete krizi. Psikolojik şiddet de oluyor. Etrafın da baskısı çok oluyor işsiz olunca; ‘Üniversiteyi bitirdin ama işin yok’ , ‘İş beğenmiyorsunuz’, ‘Ne zaman evleneceksin’….”

Ucuz işçi olmamak için istihdamda yer almayı istemiyor

İki yıldır işsiz olan, Denizli’de yaşayan 26 yaşındaki M.Ş. de uzun süren işsizliğine son verebilmek için açıköğretimden bir bölüm daha okumaya karar vermiş. Lojistik eğitimi alıyor. Bu alanda da iş aramayı planlıyor.  Açıköğretimde okuduğu için şu anda NEET değil. Ancak NEET olduğu dönem yaşadığı deneyimler önemli. 

Yaşama Dair Vakıf’ın (YADA), NEET (Ne Eğitimde Ne İstihdamda) Gençlik Çalıştayı’nın raporunda ucuz işçi olmamak için istihdamda olmamayı tercih eden gençlerin olduğu anlatılıyor. M.Ş’nin de işsiz olmasının sebeplerinden biri bu: 

“Okuduğum iktisadi ve idari bilimler fakültesi en fazla işsiz veren fakülte. Ekonometri bölümünü severek okudum. 2020’de mezun oldum ama iş yok. Her şeyi yapmanı bekliyorlar. Hem her işi yaptırmak istiyorlar hem de asgari ücretin altında vermek istiyorlar. Üniversiteden yeni mezunken iş deneyimi diyorlar ya da öğrenmeye açık mezunları çok düşük ücretlere çalıştırıyorlar. İlk işiniz olacaksa asgari ücret ihtimali yok gibi. Staj gibi düşünüyorlar. 26 yaşında stajyer olarak hayata başlamak normal mi? Bir kafeye gidip çalışsam 4 bin lira kazanırım. Üniversite okumanın faydası ne oldu? 

“30’a yaklaşırken iş görüşmelerinde kadınlar için sorular değişiyor”

Yaş 30’a yaklaşırken iş görüşmelerinde kadınlar için sorular da değişiyor; ‘Evlilik var mı’, ‘çocuk var mı’ gibi sorularla süreç daha da zor hale geliyor. Erkek adaylara öncelik tanıyoruz lafını da duyuyorum bazı görüşmelerde. Neden diyorum, ‘öyle isteniyor’ deniyor. KPSS’ye girip kamuda çalışma ihtimalini denemedim. O da ayrı bir psikolojik savaş. O kadar emek veriliyor ama karşılığını alma ihtimali, atanma da düşük. Ailemle yaşıyorum. Anne, babam ve kız kardeşim var. Kız kardeşim İstanbul’da okuyor. Annem ev hanımı. Babam esnaf. Annemle birlikteyiz evde. Ailem bana destek, benim şartlarım yine iyi, istemediği işlerde düşük ücretlere çalışmak zorunda kalanlar var. Kayıt dışı çalışmak zorunda kalanlar var. Kendimi kariyer anlamında bir yerde görmek istiyorum, bırakmayacağım bu isteğimi.”

NEET olmanın sonuçları

Ne eğitimde ne de istihdamda olan gençlerle ilgili çeşitli araştırmalarda, gençlerin sosyal dışlanma riski altında oldukları belirtiliyor. Öte yandan istihdamda, eğitimde olamamak gençlerin üretken kapasitelerinin kullanılmaması ve kaybı anlamına da geliyor. Being a NEET in Turkey: Determinants and Consequences başlıklı raporda, NEET olmanın mutluluğu, ruh sağlığını, gelecekteki istihdamı ve ücretleri etkilemesinin yanı sıra güven, siyasal katılım ve siyasal yeterliliği de özellikle kadınlarda olumsuz etkilediği vurgulanıyor. NEET olmanın ekonomik, kültürel ve sosyal sermaye birikiminin önünde önemli bir engel teşkil ettiği belirtiliyor. Rapora göre NEET’ler, NEET olmayan gençlere göre yakın çevrelerindeki insanlara daha az güveniyor. NEET olma durumu dilekçe yazmak, barışçıl gösterilere katılmak veya boykot etmek gibi siyasal katılım faaliyetleriyle de ters orantılı. 

Gençliğin Gücünü Harekete Geçirmek: Türkiye’de Eğitimde ve İstihdamda Olmayan Gençler (NEET) Üzerine Bir İnceleme & Gençlerin Aktif Katılımını Teşvik Eden Politika ve Sivil Toplum Modelleri Raporu’na göre de NEET olmak sadece kısa süren sorunlar yaratmıyor. Bu durumun sağlık üzerinde uzun süreli ve iz bırakan olumsuz etkileri de var. 

Politika belgelerinde NEET’ler

Ne eğitimde ne de istihdamda olan gençlerle ilgili ihtiyaçlar, atılması gereken adımlar, hedefler politika belgelerine, çeşitli kurumların çalışmalarına da yansıyor. On Birinci Kalkınma Planı’nın hedef grubunda NEET’ler de yer alıyor. Gençlerin, eğitimde ve istihdamda olmama nedenlerine uygun olarak işgücüne ve istihdama katılımlarını artırmak üzere teşvik programlarının uygulanacağı belirtiliyor. 

Bu durumda olan gençlere mesleki alan belirlenmesine yönelik eğitim ihtiyaç analizi yapılacağı, özellikle yenilikçi alanlarda kısa süreli sertifika ve diploma programları yürütüleceği anlatılıyor. Gençlerle çalışan kurumların; başta NEET gençler olmak üzere gençleri KOSGEB ve İŞKUR’un mesleki yönlendirme, girişimcilik ve meslek edindirme hizmetlerine yönlendireceği belirtiliyor. 

2023 hedefi NEET oranını yüzde 20’ye düşürmek

Ulusal Genç İstihdam Stratejisi Belgesi ve Eylem Planı 2021-2023’te NEET genç oranının 2023 yılında yüzde 20 düzeyine düşürülmesi hedefleniyor. Bu grupta yer alan gençlerin profillerinin, eğitim ve istihdamda yer almama nedenlerinin tespit edilip, buna göre çözüm üretilmesini içeren politika önerileri raporu hazırlanması amaçlanıyor. Belgede, eğitim içerisinde yer alan gençlerin işgücü piyasasıyla bağını güçlendirecek, eğitim ve istihdamı bir arada sunacak modellemelerin önemli olduğu, ayrıca okuldan ayrılmayı caydırıcı politikaların geliştirilmesi gerektiği belirtiliyor. Strateji belgesinde NEET gençlerin oranının azaltılması ve NEET olma potansiyeli olan gençler için eylem planı yer alıyor. 

Öte yandan, Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) 2020 Faaliyet Raporu’na göre, İŞKUR’a kayıtlı 15-24 yaş aralığındaki gençlere yönelik potansiyel NEET tespiti ve İş ve Meslek Danışmanlığı Hizmet Modeli hayata geçirildi. Çalışmada İŞKUR’a kayıtlı 15-24 yaş arasındaki kişilerin eğitimde, istihdamda ve aktif işgücü piyasası programlarında olup olmama durumu sorgulanıyor. NEET olarak tespit edilen kişilerin işgücü piyasasına dahil edilmesinde İş Avcılığı Modeli uygulanıyor. İş ve Meslek Danışmanı potansiyel NEET birey için uygun kurum hizmeti taraması yapıp, uygun hizmet tespit edildiğinde kişiyle iletişime geçiyor. Faaliyet raporuna göre 2020 yılında yaklaşık 177 bin NEET gence ulaşılıp, 19 bin 187’si İŞKUR aracılığıyla işe yerleştirildi, 14 bin 959’u da aktif işgücü piyasası programına dâhil edildi.

Ayrıca AB Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA-2) kapsamında Türkiye Cumhuriyeti ve AB tarafından finanse edilen, Ne Eğitimde Ne İstihdamda Olan Gençler için İşgücü Piyasası Destek Programı (NEET PRO) yürütülüyor. Proje kapsamında; 17 milyon Euro toplam bütçeyle desteklenecek hibe projeleri aracılığıyla gençlerin aktif işgücü piyasası programları, genel beceri eğitimleri, danışmanlık hizmetleri (bireysel eylem planları) ve finansal desteklerden (iş arama ödeneği ve/veya taşınma yardımı) faydalanması hedefleniyor. Hibe Projelerinin ise 2022 yılı ilk yarısında hayata geçmesi planlanıyor. 

Öte yandan MEB, geçtiğimiz günlerde lise ve üniversite mezunlarının istedikleri bir alandaki mesleki eğitim merkezlerinde 6-8 aylık eğitimi tamamlayarak, istihdam edilecekleri bir program başlatıldığını duyurdu

NEET’lerle ilgili hayata geçirilen ve geçirilecek politikalar kadar tüm bu politikaların ve tedbirlerin gençler üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi de çok önemli. 

“Katmanlı veriye ihtiyaç var”

Çeşitli kurum ve sivil toplum kuruluşlarının da NEET gençlerle ilgili ihtiyaçlara dair önemli tespitleri ve çözüm önerileri var. Yaşama Dair Vakıf’ın (YADA), 27  kurumdan 36 araştırmacı, akademisyen, sivil toplum temsilcisinin katılımıyla gerçekleştirdiği NEET (Ne Eğitimde Ne İstihdamda) Gençlik Çalıştayı’nın raporunda NEET olan gençleri tanımak, NEET olma nedenlerini ve ihtiyaçlarını anlamak için çok katmanlı veriye ihtiyaç bulunduğu vurgulanıyor. Raporda özellikle yerel yönetimlerin; kaymakamlık, belediyeler, muhtarlıklar gibi kurumların sahip oldukları bilginin NEET gençlere ulaşma noktasında destekleyici olduğu belirtilerek, devletin ulusal düzeydeki verileri paylaşmasının ve bu alanda çalışan tüm kurumlar arasında veri paylaşım kültürünü geliştirmenin önemli olduğu da yer alıyor. 

Kırsaldaki NEET’ler 

NEET’lerle ilgili verilerde önemli bir nokta daha var. Rural Neets In Turkey: 2009/2019 Overview başlıklı araştırmada Türkiye’de kent/kır ayrımının net olmamasının, kırsaldaki NEET’lerin analizini engellediği vurgulanıyor. 2012’de yeni idari sisteme geçişle nüfusu 750 binden fazla olan 30 ilin büyükşehir ilan edildiği, bu illerdeki tüm köylerin de mahallelere dönüştürüldüğü, daha önce kabul edilen nüfus büyüklüğüne dair ayrımın anlamını yitirdiği hatırlatılıyor. Resmi istatistiklere göre nüfusun yüzde 93’ünün kentsel alanlarda yaşadığı, ancak bu verinin oldukça yanıltıcı olduğu belirtiliyor. Bunun kırsalda yaşayan NEET gençlerle ilgili araştırma yapmada ve politika geliştirmede önemli bir zorluk olduğu vurgulanıyor. 

Yerel politika düzeyinde stratejiler önemli

Yapılan çeşitli çalışmalar, gençlerin ihtiyaçlarının bölgesel olarak da farklılık gösterdiğini ortaya koyuyor. Bu yüzden yerel politika düzeyinde stratejiler de çok önemli. İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) “Ne Eğitimde Ne de İstihdamda olan Gençler” başlığıyla yerel yönetimler için hazırladığı politika rehberinde de yerel yönetimlerin “cinsiyet, ekonomik durum, anadili ve kimlik, engellilik ve göçmenlik gibi hususları ve risk faktörlerini dikkate alarak NEET olmaya aday gençlere yönelik kapsayıcı politika ve hizmetler geliştirmesi gerektiği anlatılıyor. Rehberde, NEET oranlarının azaltılmasıyla ilgili strateji önerileri sıralanırken Avrupa şehirlerinde yerel yönetimlerin uyguladığı iyi örnekler de yer alıyor. Genç Hayat Vakfı’nın okumayan ve çalışmayan gençliğin durumuyla ilgili kapsamlı olarak hazırladığı  Sessiz ve Görünmeyen Gençler Araştırması Projesi Raporu’nun içinde de 8 ülkede uygulanan “iyi örnekler” ve bu örneklerin gösterdikleri ayrıntılı bir şekilde yer alıyor. 

Gençlerin hikâyeleri, istihdamda ve eğitimde olmama sebeplerinin, deneyimlerinin, ihtiyaçlarının farklılaştığını göstermesi açısından önemli. Üstelik bu yazıdaki hikâyeler, gençlerin NEET olma sebeplerinin sadece bazılarını kapsıyor. Yani gençlerin NEET olma sebeplerinin ve karşılaşabilecekleri risklerin daha da çeşitlendiği söyleyebiliriz. Özetle, gençlerin farklı ihtiyaçlarının analiz edilmesi ve NEET gençlerle ilgili etkin stratejiler oluşturulurken bunları gözetmek çok önemli. Türkiye’de Genç İşsizliği: NEET Gençliğin Analizi Raporu’nda da belirtildiği gibi NEET gençlerin temel ihtiyaçlarından biri “İhtiyaçlarının genelleme yapmadan belirlenmesi.” Ne eğitimde ne de istihdamda olan gençlerin heterojen yapısı, hem önleyici hem de çözüm içeren politikaların çeşitliliğini de elzem kılıyor. 

Gençlerin anlattıkları, istihdamın yanı sıra nitelikli eğitime erişime, okul terkine, temel yetkinlikleri  edinebilmeye de odaklanılmasının önemini, NEET olma durumunun geniş tanımlı bir genç nüfus işsizliğinin ötesinde daha kapsamlı ve çok boyutlu değerlendirilmesi gerektiğini bir kere daha gösteriyor. 

Diğer Uzun Hikâyeler

Uzun Hikâye | Depremin Birinci Yılında Hatay’da Eğitimin Durumu

Depremin birinci yılında öğretmenler Hatay’da eğitimin durumunu ve ihtiyaçlarını anlatıyor  Depremin yarattığı yıkımın en fazla olduğu illerden Hatay’da dersliklerin yüzde 45’i kullanılmaz hâle geldi. Kentte konteyner okullar kuruldu; sağlam kalan okullardan bazıları binalarını, yıkılan ya da hasarlı olan okullarla paylaşıyor. İkili eğitim oranı arttı. Kent

Uzun Hikâye | Tüm Varlıkları Gözeten Dünyalar Eğitim Yoluyla Nasıl Kurulabilir?

Eğitim Reformu Girişimi’nin 2004 yılından beri düzenlediği, Türkiye’nin dört bir yanından öğretmenlerin hazırladığı yaratıcı materyalleri ve uygulamaları görünür kılan Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nın 19’uncusu gerçekleştirildi. 17 farklı ilden seçilen 53 uygulama, ilham veren çözümler öneriyor. Uzun Hikâye’nin bu bölümünde öğretmenlerin uygulamalarına yer verdik.

İlginizi Çekebilecek İçerikler

Eğitimde Din ve İnanç Özgürlüğü Söyleşi Dizisi-4 | “Anayasal Prensip Olarak Çoğulculuğu ve Bir Arada Olmayı Benimsememiz Lazım”

Türkiye’nin kutuplaşmış ortamı, din öğretiminin spekülasyondan uzak, daha derinlikli konuşulmasını engelliyor. Bu sorundan hareketle hazırladığımız dört bölümlük “Eğitimde Din ve İnanç Özgürlüğü Söyleşi Dizisi”yle konuyu daha geniş çerçevede ele almayı amaçlıyoruz. Dördüncü bölümde İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.

Eğitimde Din ve İnanç Özgürlüğü Söyleşi Dizisi-3 | “Din Eğitimi İdeolojik Kavgaların Sebebi Hâline Getirildi”

Türkiye’nin kutuplaşmış ortamı, din öğretiminin spekülasyondan uzak, daha derinlikli konuşulmasını engelliyor. Bu sorundan hareketle hazırladığımız dört bölümlük “Eğitimde Din ve İnanç Özgürlüğü Söyleşi Dizisi”yle konuyu daha geniş çerçevede ele almayı amaçlıyoruz. Üçüncü bölümde Kocaeli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. M.

Eğitimde Din ve İnanç Özgürlüğü Söyleşi Dizisi-2 | “Endoktrinasyon Niteliğindeki Din Öğretimi Düşünce, Din veya İnanç Özgürlüğünü İhlal Eder”

Türkiye’nin kutuplaşmış ortamı, din öğretiminin spekülasyondan uzak, daha derinlikli konuşulmasını engelliyor. Bu sorundan hareketle hazırladığımız dört bölümlük “Eğitimde Din ve İnanç Özgürlüğü Söyleşi Dizisi”yle konuyu daha geniş çerçevede ele almayı amaçlıyoruz. İkinci bölümde İnanç Özgürlüğü Girişimi Proje Koordinatörü Dr. Mine Yıldırım’la  okullarda dinler hakkında eğitimi,