Uzun Hikâye| Beni Karanlıktan Döndüren Öğretmenlerim Oldu

Umay Aktaş Salman
ERG Araştırmacısı

Muhsin Yorgun, çalışmaya başladığında 9 yaşındaydı. Her sabah okul yerine işe gidiyordu. İlkokula 12 yaşında başlayabildi. Okul sıralarıyla bir kere buluştuktan sonra tüm zorluklara rağmen eğitimden bir daha hiç kopmadı. Hem okudu hem çalışmaya devam etti. Liseye geldiğinde ise mücadeleyle dolu hikâyesine dahil olan bir okul müdürü ve öğretmenleri hayatına yön verdi. Okul Müdürü Selami Çiçek,  ‘başarısız’lıkları ve disiplin olaylarıyla anılan bir meslek lisesini ilçenin sosyal ve akademik anlamda iyi okullarından biri yapınca Yorgun’un da hedefleri büyüdü. Yorgun, şimdi üniversitede Alman Dili ve Edebiyatı okuyor.

Yıl  2013… Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) düzenlediği Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nda  Küçükyalı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü Selami Çiçek, okul terkini ve devamsızlığı önlemek için geliştirdiği projeyi anlatıyor. Selami Çiçek’in projesi, ERG’nin öğretmenlerin çalışmalarını görünür kıldığı yaklaşık 2 bin iyi örnekten sadece biriydi. Selami Öğretmen’in, “100 Tekrar Öğrenci 100 Takip Öğretmeni” isimli projeyi sunmasının üzerinden beş yıl geçti. O dönem, proje sayesinde pek çok öğrenci sınıfta kalmaktan kurtuldu, okul terki azaldı. Öğrenciler sanat ve spor faaliyetleriyle desteklenince okulun iklimi değişti, disiplin olayları azaldı.

Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nın bu yıl 15.’si düzenlenirken, biz de iyi örneklerin yarattığı değişim hikâyelerinin peşine düştük. Öğretmenlerin uyguladığı o projelerin öğrencilerin hayatını nasıl etkilediğini araştırdık. Çünkü bir öğretmen bir öğrencinin hayatına bir kere dokundu mu, değişim sadece okul yıllarıyla sınırlı kalmıyordu. Kimi zaman o dokunuş, öğrencinin hayatına yön veriyordu. Tıpkı, Selami Çiçek’in başlattığı projenin Muhsin Yorgun’un hayatına yön verdiği gibi…

Her şey Selami Çiçek’in Handan Hayrettin Yelkikanat Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nin müdürüyken 2011’de aynı ilçedeki Küçükyalı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ne atanmasıyla başladı. İki okul da aynı ilçedeydi, Maltepe’deydi. Aralarında sadece birkaç kilometre vardı ama okulun imkânları ve akademik başarısı arasında uçurum vardı. Biri ilçenin birinci, diğeri sonuncu okuluydu.

Bir okulu baştan yaratan proje

Çiçek, Küçükyalı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ne geldiğinde yaklaşık bin 800 öğrencinin olduğu okulda yılda 330 disiplin olayı oluyordu. 350 öğrenci de devamsızlıktan sınıfta kalmıştı. Okulda sosyal faaliyetler sınırlıydı. Çiçek, “Bu çocuklar niye geldiğim okuldaki çocuklarla aynı imkânlara sahip olmasın? Neden eğitimden kopsunlar?” dedi ve kolları sıvadı. Ona göre çocuklara iyi bir eğitim ortamı sunulursa, okulu severler ve mutlu olurlardı. O zaman da her şey değişebilirdi. Böylece 100 Tekrar Öğrenci 100 Takip Öğretmeni Projesi başladı. Çiçek, projeyi şöyle anlatıyor:

“Devamsızlıktan ya da zayıfları çok olduğundan sınıfta kalmak üzere olan, bir yıl önce sınıfta kalmış olan ve maddi imkânsızlıkları olan öğrencileri belirledik. ‘100 öğrenciye 100 mentor öğretmen belirleyelim’ dedim. Ancak okuldaki öğretmenlerin tamamı projeye dahil olmak istemedi. Kimi ‘Bunu rehberlik servisi yapıyor, başarılı olamadık’ dedi. Bu yola çıkmak isteyen, ben dahil gönüllü 57 öğretmenle başladık. 100 öğrenciyi öğretmenlere dağıttık. Ardından da 100 Lider Öğrenciye 100 Öğretmen Projesi yaptık. Bu kez da başarılı öğrencileri seçtik. Toplamda 200 öğrenciyle çalışmaya başladık.”

Birebir ders çalışmalar, spor faaliyetleri başladı

Proje kapsamında öğretmenler, öğrencileri başarısız oldukları ya da zayıf getirdikleri derslere birebir çalıştırdı. Atıl olan kütüphane düzenlendi ve aktif olarak kullanılmaya başlandı. Çocuklar kitap okumaya teşvik edildi. Bu arada Selami Öğretmen, okulun ortamını da düzenliyordu. Öğrencilerle sürekli toplantı yapıyordu. Öğrenciler, dışarıdan gelecek tehlikeleri engellemek için okulun etrafına yapılan tel örgüler için ‘hapishanede gibi hissediyoruz’ deyince tel örgüleri kaldırıldı. Kullanılmayan spor salonu işlevsel hale getirildi. Futbol, basketbol, voleybol gibi spor dallarında turnuvalar yapılmaya başlandı. Proje kapsamındaki öğrenciler ve okuldaki diğer öğrenciler turnuvalara katılmaya başladı. Müzik odası yapıldı, müzik aletleri alındı. Müzik grubu kuruldu. Baterisi, piyanosu olan bir meslek lisesi olduğu haberi çevrede kulaktan kulağa yayıldı. Okula uzmanlar davet edilip, zorbalık, öfke kontrolü seminerleri verildi.

Kısacası, adım adım okulun çehresi değişti. Devamsızlık ve disiplin olayları azaldı. Selami Çiçek, öğrencileri motive etmek için kitap okuyan, spor faaliyetlerine katılan öğrencilere sertifika verdi. Çiçek, birkaç ay önce sadece sınıfı zorla geçecek öğrenciler olarak görülenlere tüm okul önünde başarı sertifikası verdi. Çocukların özgüveni yerine geldi, arkadaşlarının onlara bakışı değişti.

Çiçek, her fırsatı değerlendirdi. AB Projeleri buldu. Mesela Fransa’dan bir öğretmen okula gelerek bir yıl boyunca okulda Fransızca ve İngilizce dersleri verdi. Öğrenciler genellikle özel okulların ya da Anadolu liselerinin katıldığı yurt dışında yapılan Model Birleşmiş Milletler Konferansları’na katıldı. Burada farklı ülkelerden liselilerle bir araya geldi.

“Okulun armasını göğsümüzü gererek taşıyoruz”

Sınıf tekrarları, disiplin olaylarıyla anılan okul, 2011’den itibaren dört yıl boyunca öğretmenlerin tayin isteyip gittiği okul olmaktan çıktı. Çiçek, okulda yaşanan dönüşümü ve öğrencilerin tepkilerini şöyle anlatıyor:

“Dördüncü yılın sonunda disiplin olayları yüzde 70, devamsızlık yüzde 60 azalmıştı. Üniversite kazanma oranı yüzde 300 arttı. Toplam kalite uygulamalarında okulumuz il ve ilçede birinci, Türkiye’de üçüncü oldu. Okul yenileme ve öğretmen seminerlerinde yüzde 80 artış sağlandı. Çocukları ve çalışmayı çok seviyorum. Bu başarıyı öğretmenlerimle birlikte yakaladık. Öğretmenlerim odama bir sorunla gelirdi. Odadan çıktıklarında birlikte bir çözüm bulmuş olurduk. Bir yeri değiştirmek istedikten sonra her şey mümkün. Öğrenciler bana ‘Siz gelmeden önce, sokakta gezerken formamızın üstündeki okul armasını saklıyorduk. Şimdi göğsümüzü gere gere gösteriyoruz’ dedi.”

Okuldaki o başarı istatistiklerine dahil olan öğrencilerden biri de Muhsin Yorgun’du. Zayıfı, devamsızlığı yoktu ama o maddi imkânsızlıklar nedeniyle zorlanıyordu. Potansiyeli vardı ama çekingendi. 100 Tekrar Öğrenci 100 Takip Öğretmeni Projesi’ne dahil edildi. Çiçek’in deyişiyle, sonra lider öğrencilerden birine dönüştü.

Muhsin Yorgun, Van’dan İstanbul’a göçen bir ailedendi. Yorgun, “Ailede toplam 15 kişiydik. Altı kardeştik. Babam hurdacılık, ağabeylerim nakliye işiyle uğraşıyordu. 9 yaşında ben de onlarla çalışmaya başladım. Okula başlayamadım. 12 yaşındayken ev sahibimiz beni ve 10 yaşındaki kardeşimi ilkokula yazdırdı” diye başlıyor hikâyesine. İlkokulda sınıfın hatta okulun en büyüğü olan Yorgun, bunun alay konusu olduğunu da anlatıyor:

“Alay edenlere kulak asmadım”

“Hiç kulak asmadım bu alaylara çünkü çalıştığım için okumanın kıymetini biliyordum. Beslenme saatinde ben diğer arkadaşlarımdan farklı olarak kendi kazandığım parayla aldığım beslenmemi yiyordum.”

Yorgun’un okula başlaması geç ve güç oldu. Ancak o, sıkı sıkı bağlandı eğitime. Liseye geldiğinde ise Selami Çiçek ve öğretmenlerinin yarattığı değişim gelişimine büyük katkı sağladı. Yorgun, “Hocalarım hayatıma yön vermemi sağladı” diyerek projenin ona kattıklarını şöyle anlatıyor:

“Lisede de okul sonrasında ve hafta sonları çalışmaya devam ediyordum. Okulda disiplin sorunları vardı. Derse girmeyen öğrenciler, okuldan kaçanlar vardı. Ben etkilenmemeye çalışıyordum. Hedeflerim vardı. Selami Hoca’nın okula gelmesiyle düzelme başladı. Hepimiz için iyi oldu. 100 Tekrar Öğrenci 100 Takip Öğretmeni Projesi’nde mentor öğretmenim Nurten Bora’ydı. Nurten Öğretmen’in yanı sıra Neslihan, Şükriye, Zeliha ve Hatice öğretmenlerimin de çok desteği oldu. Hocalarım ağabey, abla gibi ailevi konularda da destek oldu. Şiir okuyordum, yazıyordum. Okulda şiir kitabı çıkardık. Etkinliklerde sunuculuk yapıyordum. Çeşitli görevler alıyordum. Elektrik elektronik okuyordum ama yabancı dille ilgili hedeflerim vardı. Hocalarımın da desteğiyle, burslu olarak İngilizce kursuna gittim. Okulun katıldığı etkinliklerle Hollanda’ya, Bükreş’e gittim.”

“Bu proje olmasa üniversiteye gitmeyebilirdim”

Her etkinlikte öğretmenlerim beni motive ediyordu. Liseye ilk başladığımda çekingendim. Düşüncelerimi söyleme, çalışmalarımı paylaşma konusunda tedirgindim. İnsanların bana güvendiğini bilmek önemliydi. Tüm zincirlerimi kırdım. Öğretmenlerimle tanışmasam, bu projelerde yer almasam bunlar belki daha geç olurdu. Zaten hayata 1-0 yenik başlamıştım. Belki de liseyi bitirmiş ama üniversiteye gitmeyen, nakliye işi yapan biri olurdum sadece.”

Şimdi 26 yaşında olan Muhsin Yorgun, Sakarya Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü 1. sınıf öğrencisi. İngilizce, Almanca biliyor. Yakın zamanda Arapça da öğrenmeye başladı. Yorgun, “Başaracağıma, bir şeyler yapabileceğime her zaman inandım. Karanlıktan dönmek iyidir. Lise hayatımda beni karanlıktan döndüren hocalarım oldu” diyor. Ailenin üniversite okuyan tek üyesi olduğunu anlatan Yorgun, üniversitede okurken de çalışmaya devam ediyor. Bir yandan ağabeyleriyle nakliye işi yapıyor, bir yandan da pazarda tezgah açıyor ve elektrik elektronik okuduğu için bir  bu alanda çalışan bir firmada da ek iş yapıyor.

31 yıllık öğretmen olan Selami Çiçek ise dört yıldır, Pendik Mesleki Teknik Eğitim Merkezi’nde müdür olarak görev yapıyor. Burada da projelerine ve gençlerin hayatlarına dokunmaya devam ediyor. Küçükyalı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi günlerini hatırladığında “Muhsin’in başardıklarını gördüğümde çok sevinirdim. O okulda şiir okurdu, benim gözlerim dolardı. Çünkü kendini geliştirmek için attığı her adım beni gururlandırırdı. Öğrencilerim benim için evlatlarımdan farklı değildi” diye konuşuyor.

Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nda 2004’ten bu yana sunulan her bir proje, ardında pek çok çocuğun dünyasını değiştiren hikâyeler bıraktı. Selami Çiçek gibi binlerce öğretmenin yarattığı değişimi görünür kıldı. İyi örnekler kimi zaman başka bir öğretmene ilham oldu, kimi zaman da okuldan okula, ilden ile yayıldı.

Diğer Uzun Hikâyeler

Uzun Hikâye | Depremin Birinci Yılında Hatay’da Eğitimin Durumu

Depremin birinci yılında öğretmenler Hatay’da eğitimin durumunu ve ihtiyaçlarını anlatıyor  Depremin yarattığı yıkımın en fazla olduğu illerden Hatay’da dersliklerin yüzde 45’i kullanılmaz hâle geldi. Kentte konteyner okullar kuruldu; sağlam kalan okullardan bazıları binalarını, yıkılan ya da hasarlı olan okullarla paylaşıyor. İkili eğitim oranı arttı. Kent

Uzun Hikâye | Tüm Varlıkları Gözeten Dünyalar Eğitim Yoluyla Nasıl Kurulabilir?

Eğitim Reformu Girişimi’nin 2004 yılından beri düzenlediği, Türkiye’nin dört bir yanından öğretmenlerin hazırladığı yaratıcı materyalleri ve uygulamaları görünür kılan Eğitimde İyi Örnekler Konferansı’nın 19’uncusu gerçekleştirildi. 17 farklı ilden seçilen 53 uygulama, ilham veren çözümler öneriyor. Uzun Hikâye’nin bu bölümünde öğretmenlerin uygulamalarına yer verdik.

İlginizi Çekebilecek İçerikler

Eğitimde Din ve İnanç Özgürlüğü Söyleşi Dizisi-4 | “Anayasal Prensip Olarak Çoğulculuğu ve Bir Arada Olmayı Benimsememiz Lazım”

Türkiye’nin kutuplaşmış ortamı, din öğretiminin spekülasyondan uzak, daha derinlikli konuşulmasını engelliyor. Bu sorundan hareketle hazırladığımız dört bölümlük “Eğitimde Din ve İnanç Özgürlüğü Söyleşi Dizisi”yle konuyu daha geniş çerçevede ele almayı amaçlıyoruz. Dördüncü bölümde İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.

Eğitimde Din ve İnanç Özgürlüğü Söyleşi Dizisi-3 | “Din Eğitimi İdeolojik Kavgaların Sebebi Hâline Getirildi”

Türkiye’nin kutuplaşmış ortamı, din öğretiminin spekülasyondan uzak, daha derinlikli konuşulmasını engelliyor. Bu sorundan hareketle hazırladığımız dört bölümlük “Eğitimde Din ve İnanç Özgürlüğü Söyleşi Dizisi”yle konuyu daha geniş çerçevede ele almayı amaçlıyoruz. Üçüncü bölümde Kocaeli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. M.

Eğitimde Din ve İnanç Özgürlüğü Söyleşi Dizisi-2 | “Endoktrinasyon Niteliğindeki Din Öğretimi Düşünce, Din veya İnanç Özgürlüğünü İhlal Eder”

Türkiye’nin kutuplaşmış ortamı, din öğretiminin spekülasyondan uzak, daha derinlikli konuşulmasını engelliyor. Bu sorundan hareketle hazırladığımız dört bölümlük “Eğitimde Din ve İnanç Özgürlüğü Söyleşi Dizisi”yle konuyu daha geniş çerçevede ele almayı amaçlıyoruz. İkinci bölümde İnanç Özgürlüğü Girişimi Proje Koordinatörü Dr. Mine Yıldırım’la  okullarda dinler hakkında eğitimi,