Çocuk İşçiliğiyle Mücadelede Eğitim Nerede?

Nitelikli eğitim açısından tartışılması kritik konuları verilerle değerlendirdiğimiz yazı dizimiz Etraflıca’nın ilk bölümünde çocuk işçiliğini ele aldık. Etraflıca kapsamında söz bu kez de çocuk işçiliği konusunda çalışmalar yapan diğer çocuk hakları savunucularının: Gözde Durmuş, eğitim sisteminin çocukları okuldan kopararak çalışma hayatına iten sorunlarına değindi. Eğitimin hem çocuk işçiliğindeki hem de çocuk işçiliğiyle mücadeledeki rolünü ERG Blog’a yazdı. 

Gözde Durmuş
İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi Koordinatörü

UNICEF, salgınla birlikte 2021 yılında dünyadaki çocuk işçi sayısının 20 yıl sonra ilk defa arttığını ve daha da artmasının beklendiğini duyurdu. Çocuk işçiliğiyle mücadelede son yıllardaki ilerlemelere rağmen çocuk işçiliği hâlâ insan hakları ve çocuk hakları açısından tam çözülemeyen önemli bir ihlal alanı. Salgınla birlikte derinleşen ve derinleşecek olan ihtiyaçlar, mücadelenin çok daha etkin ve öncelikli olmasını gerektiriyor. Çok katmanlı ve kapsamlı bir konu olan çocuk işçiliğiyle mücadelede tüm aktörlerin ısrarcı ve işbirliği içinde olması, etkin bir izleme-takip çalışması yapılması çok önemli. Bu yazıda çocuk işçiliğiyle mücadele açısından kritik bulduğum ve daha fazla deneyimim olan eğitimin bu mücadeledeki rolüne değinmeye çalışacağım. Amacım, sahadaki deneyimlerimiz üzerinden sizlerle eğitimin rolüne dair bazı soruları tartışmak, yeni tartışma alanları açılmasına katkı sağlamak. 

Çocuk işçiliğinin bir yoksulluk ve yoksunluk sorunu olduğunun, eğitim sisteminde olacak bir değişimin ve eğitim alanında sürdürülen bir mücadelenin tek başına çok etkili, yeterli olmayacağının farkındayım. Bununla birlikte eğitimin çocuk işçiliğiyle mücadeledeki kritik rolünün de farkına varılması ve azımsanmaması gerektiği görüşündeyim.

Eğitimdeki sorunların çocuk işçiliğindeki rolü 

2017 yılında İstanbul’da Bağcılar ve Küçükçekmece’de yürüttüğümüz “Çalışan Çocuk Araştırması”nda 301 çalışan çocuk ve çocukların ebeveynleriyle görüşmüştük. Araştırmaya katılan ve okula devam etmeyen her dört çocuktan biri, okulda daha başarılı olsaydı okulu bırakmasının gerekmeyeceğini belirtmişti. Bu veriyi destekler biçimde, çocukların okulu bırakmalarına sebep olan okul kaynaklı (başarısız olma, eğitim hayatıyla ilgili diğer sorunlar, isteksizlik vb.) nedenlerin oranı araştırmada yüzde 70’e yakın çıkmıştı. Araştırmaya katılan çocukların ebeveynleri, çocuklarının okulu bırakma sebebi olarak en yüksek oranda (yüzde 27) “Başarısız oldu, sınavı kazanamadı” yanıtını vermişti. Kentte çocuk işçiliği dışında mevsimlik tarım işçiliğine dair 2016’da Adana’da mevsimlik tarım işçisi aileleri ve çocuklarıyla yapılan “Ben Kendim Büyüdüm Demiyorum” araştırmasında da okulu bırakma sebepleri arasında okulda başarısızlık ya da isteksizlik oranı yüzde 24’tü. Okula gitmeyen çocukların yüzde 37’si daha önce sınıfta kaldıklarını belirtmişti. Saha çalışmalarında karşılaşılan bir diğer öykü ise ailelerin maddi olarak tüm çocuklarının eğitime devam etmesini sağlayamadıklarında eğitim hayatından kopan/koparılan çocuğun, okulda “başarılı” olmayan ya da kardeşlerine göre daha az “başarılı” olan çocuk olması. Tüm bu bulgular çocukların okula devam etmeyip çalışmasının sadece maddi sorunlarla açıklanmasının yeterli olmayacağını, eğitim hayatlarında yaşadıkları sorunların da çocukları okuldan kopararak çalışma hayatına doğru ittiğini açıkça gösteriyor. 

Akademik odaklı başarı tanımının okul dışına ittiği çocuklar

Saha araştırması sırasında Adana Karagöçer’de yapılan görüşmelerde 16-18 yaş grubundaki gençlerden biri devamsızlık sonrasında gelen başarısızlığı böyle anlatıyordu: 

“Çalışmak zorunda kaldım. O yüzden okula yetiştiremiyordum. Vaktim yoktu. O yüzden öyle gitmemezlikten sınıfta kaldım. Ben de gitmedim. Sonra baktım olmuyor, okula gitmedim. Hoca, ‘artık gelmene gerek yok zaten. Okulu çoktan bıraktığın için, zaten aynı sınıfa gitmen senin canını sıkar’ dedi. Ben de tamam dedim, bir daha gitmedim.” 

Çocukların deneyimleri, okullarda sadece akademik odaklı başarı tanımının eğitim hayatlarına büyük bir etki yaptığını ortaya koyuyor. Bu deneyimler, tüm çocuklar için ücretsiz, nitelikli eğitime erişim bir hak iken “başarısız” görülen bir çocuğun bu hakkının hayata geçmesi için kimsenin çok da çaba sarf etmediğini [1] gösteriyor. Peki çocuklar neden “başarısız”? Bazı eğitimciler neden çocukların okuldan koparak çalışma hayatına dahil olmalarını daha iyi bir tercih gibi görüyorlar? Çocukların okula devam etmek yerine çalışmasının “daha iyi” olduğunu düşünenler çocukların çalışma koşullarının farkında mı? 

“Başarısız” etiketinin çocuklar üzerindeki etkisi 

Akademik olarak “başarısız” olan çocukların okuldan koparak çalışma ortamına geçmesi daha hızlı oluyor ya da zaten çalışan çocukların çalışma saatleri nedeniyle sınıfta “başarılı” olmaları güçleşiyor [2]. Bir yandan da halihazırda “başarısız” olarak etiketlenen bir çocuğun okulda tekrar “başarı” göstermesi zorlaşıyor. Çünkü çocuk da kendini yetersiz görüyor ve eğitime dair motivasyonu düşüyor. Türkiye’de Çocukların Gözünden Çocuğun İyi Olma Hâli Alanlarının ve Göstergelerinin Tanımlanması ve Değerlendirilmesi Raporu’na göre çocukların gözünden akademik başarı, yani “notların yüksek olması” okuldaki iyi olma hâlinin en belirleyici göstergesi. Çocukların Gözünden Okulda Yaşam Araştırması’na göre de çocuklar sınavlarda iyi sonuçlar alan, notları iyi olanların okulda tanındığını ve takdir gördüğünü gözlemlediklerini ifade ediyorlar. Bu nedenle başarılı olmak çocuklar tarafından gurur, mutluluk gibi duygularla tarifleniyor ve onlar için büyük önem taşıyor. 

Eğitim sisteminde çocukların tek başına akademik “başarı” ve “başarısızlık” üzerinden tanımlanması, özellikle “başarısız” etiketi olan çocukların kendi potansiyelini ortaya çıkaramamasına, okulda kendini yetkin ve değerli hissetmemesine neden olabiliyor ve eğitim hayatından uzaklaştırabiliyor. Ayrıca çalışan ve akademik olarak “başarısız” olarak etiketlenen çocukların okul devamında hem okul hem de aile desteğinin eksikliğini de vurgulamak gerekir. Okul terkinin önüne geçmek; çocukların eğitim hayatlarına ilişkin yapılabilecek etkin iyileştirmelerle, özellikle ‘başarısız’ olarak görülen öğrencilerin okula devamını sağlayacak destek mekanizmalarıyla mümkün. 

Çocuk işçiliğiyle mücadelede öğretmen faktörü 

Çocuğun iyi olma hâline dair araştırmalar ve özellikle çocuk işçiliği sahasındaki araştırmalar, çocukları okulda tutan ya da okuldan iten faktörlerin başında onların öğretmenlerle kurdukları ilişkilerin geldiğini gösteriyor. Çocuklara okulda memnuniyetsiz oldukları noktaları sorduğumuzda, en çok rastladığımız yanıt “öğretmenlerin çocuklara karşı davranışları”. Çocuklar, fiziksel şiddet, ayrımcılık, aşağılama gibi davranışlara dair deneyimlerini saha çalışmalarında aktarıyorlar. Bununla birlikte okulda bir öğretmenle kurulan olumlu bir ilişki de çocuğun okula dair en sevdiği şey, okulda kalmasını sağlayan etken olabiliyor. Çocuk haklarını korumaya dair destek halkalarında yer alan öğretmenler, çocuk işçiliğiyle mücadelede önemli bir role sahip. Çünkü çocuk işçiliği birçok çocuk hakkının ihlalidir. Öğretmenlerin çocuk işçiliğinin önlenmesi, fark edilmesi, bildirilmesi ve takibi konularında sorumlulukları bulunuyor. 

“Kapsayıcı sınıf ortamları eğitimden kopuşu engeller”

Okulu bırakan çocukların eğitim hayatına dönmeleri pek olası değil. Çünkü sınıf tekrarı durumunda çocuklar kendilerinden küçük yaştakilerle birlikte okumak zorunda kalıyorlar ve bunu çoğunlukla tercih etmiyorlar ya da devam etmeleri gereken kademe için belirlenen yaş aralığının dışında kaldıkları için örgün eğitime devam etmeleri zaten mümkün olmuyor. Bu nedenle öncelikle çocukların okulu bırakmalarının önüne geçmek gerekiyor; bu da ancak her çocuğun kendisini güvende, ait, eşit ve yetkin hissedebileceği okul ve sınıf ortamlarıyla, yani kapsayıcı eğitim ortamlarının sağlanmasıyla mümkün olabilir. Kapsayıcı eğitim, hem çocuk işçiliğinin önlenmesi hem de okul, sınıf ortamındaki tüm eşitsizliklerle ve ayrımcılıklarla mücadele için oldukça önemli. Kapsayıcı ortamda eğitime devam etmeleri, çocukların gelişimlerine katkı sunarak ve kendilerini “değerli” ve “güvende” hissetmelerini sağlayarak eğitimden kopmalarını engelliyor; yapabilirliklerini ve becerilerini artırarak yoksulluğun aile içinde bir kısır döngü olmasının önüne geçiyor.

Çocuk işçiliğiyle mücadelede öğretmenlerin yararlanabileceği kaynaklar:

* Öğretmenlerin çocuk işçiliğinin önlenmesi, fark edilmesi, bildirilmesi ve takibi konusunda sorumlulukları ve bu adımlara dair detaylar için İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi ve Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından öğretmenlere yönelik hazırlanan “Çocuk İşçiliği ile Mücadele Yol Haritası” platformuna göz atabilirsiniz.

** Çocuk işçiliği ile mücadelede kapsayıcı eğitime dair sınıfınızda ve okulunuzda çalışmalar yapmak isterseniz Kapsayıcı ve Katılımcı Okullar İçin Eğitimcilere Yönelik Çocuk İşçiliği ve Ayrımcılıkla Mücadele Rehberi’ne göz atabilirsiniz. Eğer çalıştığınız sahada mevsimlik tarımda çalışan çocuklarla da karşılaşıyorsanız Kapsayıcı ve Katılımcı Okullar İçin Eğitimcilere Yönelik Çocuk İşçiliği ve Ayrımcılıkla Mücadele Rehberi, Mevsimlik Gezici Tarım İşçilerinin Çocukları ve Eğitim’e göz atmanız yararlı olur.

*** Boğaziçi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Z. Hande Sart’ın okulun çocuğu iten değil çeken yerler olmasına ilişkin çocuk işçiliğiyle mücadelede uzman önerileri video serisindeki “Psikolojik Danışmanlar Neler Yapabilir?” videosuna göz atabilirsiniz.

**** Sınıf Öğretmeni Ebru Kılıç’ın çocuk işçiliğiyle mücadelede uzman önerileri video serisindeki “Öğretmenler Neler Yapabilir” isimli videosundan yararlanabilirsiniz.

[1] Tüm çocukların eğitimlerine devam edebilmeleri için çabalayan okul idarecileri ve öğretmenler de bulunuyor, sahada iyi örneklerle de karşılaşılıyor. Fakat eğitimcilerin akademik yeterlilikleri “zayıf” olan çocukları eğitimde tutmak için yapılması gerekenleri bilmediklerine ya da çocuğun çalışmasının hem kendi hem de ailesi için daha iyi olduğunu düşündüklerine, okuldan ayrılmayı seçenek olarak sunduklarına sahadaki araştırmalarda, öğretmenlerle ve idarecilerle yapılan toplantılarda tanık olunmuştur. Bu tanıklıklar nedeniyle yukarıdaki ifade kullanılmıştır.

[2] Bu zorluğun bir göstergesi olarak özellikle liseye ve üniversiteye yerleştirme sınavların sonuçlarının açıklandığı dönemlerde medyada sık sık “Çobandı, sınavda derece yaptı”, “Tarladan üniversiteye” gibi başlıkları olan haberleri görürüz. Bu haberler ,bir yandan çalışan çocukların “başarılı” olmalarının şaşırtıcı olduğunu gösterirken diğer yandan da “İsteyen başarır”, “Çalışıp yapan da var” algısını ve tüm çocuk işçilerin haberlere konu olan çocuklar gibi yılmaz/dayanıklı olmaları beklentisini yaygınlaştırıyor. Ama biliyoruz ki nitelikli ve kapsayıcı eğitim, çocukların yılmaz/dayanıklı olup olmamalarıından bağımsız olarak tüm çocukların hakkı.

Yazar Hakkında 

Gözde Durmuş, 2008 yılından bu yana İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi’nde (ÇOÇA) çalışmakta ve şu an birimin koordinatörlüğünü yürütmektedir. Çocuk hakları eğitimi, çocuklar arasında toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, çocuk işçiliği ve çocuk katılımı gibi konuları ele alan çeşitli projelerde koordinatör, eğitmen, danışman ve araştırmacı olarak görev almıştır. Çocuklara yönelik ve çocuk haklarıyla ilgili hazırlanan birçok yayın ve materyalin içerik geliştirme ve yazım ekibinde bulunmuştur. 2015-2020 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak “çocuk politikaları” ve “sosyal sorumluluk” gibi konularda dersler vermiştir. İstanbul Bilgi Üniversitesi Kültürel İncelemeler Yüksek Lisans Programı mezunudur.

İlginizi Çekebilecek İçerikler

Etraflıca Bülteni | Çocuk İşçiliği

Atılan adımlar ve ortaya konan hedeflere rağmen dünyadaki çocuk nüfusunun azımsanmayacak bir bölümü çalışmaya devam ediyor ya da iş arıyor. Nitelikli eğitim açısından tartışılması kritik konuları veriler ve hak temelli yaklaşımla değerlendirdiğimiz yeni yazı dizimiz Etraflıca’nın ilk bölümünde çocuk işçiliğini ele aldık. ERG Blog’da bu kapsamda yayımladığımız

Çocuk İşçiliğinin Sıfır Noktasını Anlamak

Nitelikli eğitim açısından tartışılması kritik konuları verilerle değerlendirdiğimiz yazı dizimiz Etraflıca’nın ilk bölümünde çocuk işçiliğini ele aldık. Söz bu kez de çocuk işçiliği konusunda çalışmalar yapan diğer çocuk hakları savunucularının: Pınar Uyan-Semerci ve Emre Erdoğan, çocukların çalışmasını meşru gören ve hatta teşvik eden görünmez uzlaşının

Çocuk İşçiliği Sorunu Neden Çözülemiyor?

Nitelikli eğitim açısından tartışılması kritik konuları verilerle değerlendirdiğimiz yazı dizimiz Etraflıca’nın ilk bölümünde çocuk işçiliğini ele aldık. Söz bu kez de çocuk işçiliği konusunda çalışmalar yapan diğer çocuk hakları savunucularının: Pınar Uyan-Semerci ve Emre Erdoğan, çocuk işçiliğinin, varlığını çocukların çalışmasını meşru gören ve hatta teşvik