Okullar Açılırken Eğitime Bir Bakış

Batuhan Aydagül, Sait Bayraktar 

Eğitim gerek demokratik hakların özümsenmesinde, sosyal ve ekonomik kalkınma hedeflerinin gerçekleşmesinde en önemli araçlardan biridir. Teknolojinin hızla geliştiği ve küreselleşmenin yoğun olarak hissedildiği bir çağda, özellikle de ülkemizin genç nüfusunun talepleri, sistemdeki mevcut eksiklikler, cinsiyetler, gelir grupları, bölgeler ve okullar arasındaki eşitsizlikler, demokratikleşme süreci gibi dinamikler göz önüne alındığında, eğitim alanında bir reform ihtiyacı açıkça hissedilmektedir..

 

Eğitim, gerek demokratik hakların özümsenmesinde, gerekse sosyal ve ekonomik kalkınma hedeflerinin gerçekleşmesinde en önemli araçlardan biridir. Teknolojinin hızla geliştiği ve küreselleşmenin yoğun olarak hissedildiği bir çağda, özellikle de ülkemizin genç nüfusunun talepleri, sistemdeki mevcut eksiklikler, cinsiyetler, gelir grupları, bölgeler ve okullar arasındaki eşitsizlikler, demokratikleşme süreci gibi dinamikler göz önüne alındığında, eğitim alanında bir reform ihtiyacı açıkça hissedilmektedir. Eğitim Reformu Girişimi’nin hazırladığı Eğitim İzleme Raporu 2009 temel alınarak hazırlanan bu iki bölümlük yazı dizisinde, eğitim sistemimizde acil olarak ele alınması gereken ortaöğretim ve eğitimde kalite konularına yer vereceğiz.
 

Ortaöğretim gençlerimizin ihtiyaçlarına cevap veremiyor.

Ortaöğretim neden önemli?

Ortaöğretim, gelişmekte olan ülkelerde gitgide daha büyük önem kazanmaktadır. Türkiye gibi sosyoekonomik kalkınma sürecinde görece ileri aşamalara gelmiş ülkelerde ilköğretimle ilgili sorunların aşılmış olması beklenir. Bireylerin potansiyellerini gerçekleştirmeleri ve toplumsal hayata diledikleri şekillerde ve diledikleri oranda katılabilmeleri için ortaöğretimde kazanılacak bilişim okuryazarlığı, yabancı dil hakimiyeti, eleştirel düşünme ve demokratik katılım gibi beceri ve yetkinliklerin önemi büyüktür. Ortaöğretim yükseköğretime geçişte bir ara kademe ya da işsizlik sorununun çözümü olarak değil, gençlerin bireysel gelişimini ve sosyal katılımını güçlendirecek önemli bir eğitim kademesi olarak kurgulanmalıdır. Ortaöğretim programlarının gençlerin beklentilerine yanıt verecek şekilde düzenlenmesi kilit önem taşımaktadır.

Gençlerimizin üçte biri ne okuyor ne çalışıyor.

2008 yılı Hanehalkı İşgücü Anketi’nden elde edilen verilere göre ülkemizde 15 – 19 yaş grubunda 6 milyonun üzerinde genç yaşamaktadır. Bu gençlerin ancak yarısı, herhangi bir okula gittiklerini beyan etmektedir. Bu yaş grubundaki her on kızdan biri ve her dört erkekten biri çalışmaktadır. Geriye kalan gençlerimiz ise, ne öğrencidir ne de çalışmaktadır.  Bu da demek oluyor ki, 15 – 19 yaş grubundaki yaklaşık 2 milyon gencimiz toplumsal katılım mekanizmalarından uzaklaşmakta olup, sosyal dışlanma riskiyle karşı karşıya. OECD ülkeleri arasında bu göstergeye ait en yüksek değerler Türkiye’ye ait. Ayrıca, Meksika ile birlikte, ülkemiz bu göstergede kız ve erkek nüfusu arasındaki farkın en yüksek olduğu iki OECD ülkesinden biri.

Ortaöğretime katılımda son yıllarda önemli bir yükseliş trendinin yakalandığı söylenebilir. Ortaöğretim çağındaki erkeklerin % 68’i, kızların ise % 62’si bir ortaöğretim kurumuna kayıtlıdır. Okullulaşma oranlarındaki artış sevindirici olmakla birlikte, ortaöğretime katılımı değerlendirmede bu oran tek başına yeterli değildir. Çok sayıda öğrencinin okula düzenli devam etmediği ve mezun olmadan okuldan ayrıldığı bilinmektedir. 2008 -2009 öğretim yılında vefat ve yurtdışına çıkma sebepleri dışında okulla ilişiği kesilen öğrenci sayısı ise 360 binin üzerindedir. Bu sayı, çağ nüfusunun % 6,6’sı, kayıtlı öğrenci sayısının ise % 11,3’dür. Kayıtlılık ile ilgili çalışmaların devamsızlık ve okulu terk ile ilgili çalışma ve projelerle desteklenmesi, ortaöğretime katılımın gerçek anlamda sağlanması için kritik önemdedir. Dikkate alınması gereken bir başka konu ise bölgeler arası farklardır. Batı Marmara’da % 80’i bulan net okullulaşma oranı Kuzeydoğu Anadolu, Ortadoğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da % 45’lerdedir. Net okullulaşma oranında kızlarla erkekler arasındaki farklar da bu üç bölgede diğerlerine göre daha yüksektir. Eğitime erişimde eşitliğin sağlanması için, bölgeler arasındaki farkların ortadan kaldırılması zorunludur.

Ortaöğretime katılım istenilen seviyede olmaması, devamsızlık ve okul terk oranlarının yüksekliği ortaöğretimin önemli bir eğitim kademesi olarak algılanmadığı fikrini destekler niteliktedir. Dolayısıyla, Türkiye’de ortaöğretimin hitap ettiği nüfusun beklentilerine yanıt vermediği ve kişisel gelişimlerini ve toplumsal katılımlarını olması gereken ölçüde güçlendirmediği şeklinde yorumlanabilir. MEB, bu sorunu, genel liselerin bir kısmını Anadolu lisesine bir kısmını meslek lisesine dönüştürmek ve mesleki ve teknik ortaöğretimin payını % 50’lerin üzerine çıkararak çözmeyi planlamaktadır. Planlanan dönüşümün meslek liseleri boyutu, bu liselerdeki okulu terk oranları dikkate alındığında, etkili bir çözüm gibi görünmemektedir. Bu sorunların çözülebilmesi için öğrencilerin kişisel gelişimini ve sosyal katılımını önceliklendiren ve genel ortaöğretimle mesleki ortaöğretim arasında daha esnek bir yapıya gereksinim duyulmaktadır. Genel liselerin bir kısmının Anadolu liselerine dönüştürülmesinin ise, eğitimdeki kaliteyi arttıracağı açıktır. Ancak bu dönüşüm için gerekli bütçenin MEB için sağlanması ve özellikle yatırım harcamalarına önceki senelere kıyasla daha fazla ödenek ayrılması, eğitimde kalite hedeflerinin gerçekleşmesi için zorunludur. Eğitim hizmetlerine ayrılan kamu kaynaklarının GSYH içindeki payı arttırılmadığı sürece bu çalışmaların gerçekleştirilmesi mümkün görünmemektedir.  Ayrıca son yıllarda mesleki ve teknik liseler başta olmak üzere, bütün ortaöğretim kademesinde öğrenci başına düşen merkezi yönetim harcamalarında ciddi bir düşüş görülmektedir. Bunun başlıca nedeni, ortaöğretimin dört yıla çıkarılmış olmasıdır. Ancak ortaöğretime ayrılan kaynakların da bu değişimin gerektirdiği ölçüde arttırılmamış olası, ortaöğretimin kalitesi ile ilgili kaygıları arttırmaktadır.

Ortaöğretimde genel okullulaşma oranlarına göre en iyi ve kötü durumdaki 10 il (2009-2010)

Ortaöğretimde genel okullulaşma oranlarına göre en iyi ve kötü durumdaki 10 il (2009-2010)
En yüksek     (%) En düşük     (%) 
BİLECİK 89,5 AĞRI 26,9
BOLU 88,9 MUŞ 28,1
ESKİŞEHİR 86,0 ŞANLIURFA 32,1
RİZE 85,9 VAN 32,8
KARABÜK 85,5 BİTLİS 34,3
ISPARTA 84,8 ŞIRNAK 34,3
KIRKLARELİ 84,4 SİİRT 37,7
ANKARA 82,8 KARS 40,7
ARTVİN 82,5 MARDİN 40,7
ÇANAKKALE 80,3 BİNGÖL 43,4

İlginizi Çekebilecek İçerikler