Eşitsizlikleri Giderecek Çözüm, Çiftdilli Eğitim

Şahin Alpay  “İki dil bir bavul” filmini nihayet seyrettim. Bu filmi Türkiye’de herkes görebilseydi, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana Kürt yurttaşlarımıza reva görülen haksızlık ve eziyet belki daha iyi anlaşılırdı.  Anadillerinin yok sayılmasının yol açtığı dışlanmışlık, ikinci sınıf vatandaşlık duygusu üzerinde durmama herhalde gerek yok. (Demirel’in hesabıyla 29 isyanın temelinde yatan esas etken bu.) Ama bu “yok sayma”nın eğitimde doğurduğu eşitsizliklere kısaca göz atalım. Türkiye’de eğitimin genel niteliğinin hiç parlak olmadığını biliyoruz. OECD’nin öğrencilerin performanslarını değerlendirmek amacıyla yaptığı PISA sınav sonuçlarına göre, Türkiye 57 ülke arasından son 5 içinde. Bunun yanında bölgeler ve anadil grupları arasında üniversiteye girişte büyük farklar görülüyor. ÖSS 2009 sonuçlarına göre, en başarılı iller batıdaki Aydın, Denizli, Karaman; en başarısız iller ise doğudaki Hakkari, Şırnak ve Ağrı. 2000 nüfus sayımı verilerine göre ülke genelinde okur-yazarlık % 87 iken, güneydoğu ve doğuda bu oran % 73-76’ya iniyor. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (BETAM) 2003 Nüfus ve Sağlık Araştırması verilerine dayanarak yaptığı araştırmaya göre, anadili Kürtçe olan nüfusun % 46’sı ilköğretimi tamamlamış değil. Bu oran anadili Türkçe olanlar arasında sadece % 9. Almanya’daki Türk (ya da Türkiye yurttaşı) çocukların, eğitimde Almanlardan geri kalmaması, (hem Türkiye, hem de Almanya açısından) ne denli önemli ise, Türkiye’deki anadili Türkçe olmayan çocukların anadili Türkçe olanlardan geri kalmaması herhalde Türkiye açısından en az o ölçüde önemli. Başbakan Erdoğan Almanya’daki Türkiye yurttaşı öğrencilerin iyi bir eğitim almaları konusunda gösterdiği duyarlılığı, Türkiye’deki anadili Türkçe olmayan çocuklar konusunda da göstermelidir. Müge Ayan Ceyhan ve Dilara Koçbaş’ın Sabancı Üniversitesi Eğitim Reformu Girişimi için hazırladıkları “Çiftdillilik ve Eğitim” başlıklı araştırma (Kasım 2009) sorunun çeşitli boyutlarını ele aldığı gibi, uluslararası akademik araştırmaların bulgularından hareketle, gerek Türkiye gerekse Almanya (ve diğer ülkeler) için izlenmesi gereken yol konusunda önerilerde bulunuyorlar. Bu konuyla ilgili olan herkesi, bu çok aydınlatıcı raporu okumaya davet ediyorum. Varılan sonucu şu noktalarda özetleyebilirim: Anadilini (Kürtçe) kullanamayan, gereğince öğrenemeyen bir çocuğun yeteneklerini en üst düzeyde geliştirmesi mümkün olmadığı gibi, birçok alanda sorun yaşaması kaçınılmazdır. Bir öğrenci anadilinde ne denli yetkinse, başka dilleri öğrenmede de o kadar başarılı olur. Çoğunluğun kullandığı dili (Türkçe) kullanamayan, gereğince öğrenemeyen çocuk da toplumda dezavantajlı durumda olacaktır. Bilimsel çalışmaların gösterdiği çözüm, sadece Türkçe veya sadece anadilde (Kürtçe) eğitim değil, çiftdilli (yani her iki dilde de) eğitimdir. Çiftdilde eğitim görmek öğrenci açısından sorun değil avantaj sağlar. Ne var ki toplumda öğrencilerin anadillerine değer verilmediği durumda ya da öğrencilerin çoğunluğun dilini ve kültürünü, evdeki dil ve kültürlerine tehdit olarak görmeleri halinde, çiftdilli eğitimin iyi sonuç vermesi güçleşir. Evet, Türkiye ile Almanya hükümetlerinin Almanya’da çiftdilli, yani Türkçe ve Almanca eğitim veren okulların açılması konusunda mutabık kalmaları, (bu yöntemi bir süredir denemekte olan) Almanya’nın bundan böyle doğru yolu benimseyeceğine dair bir işaret. Peki ya Türkiye? 12 Eylül anayasasının “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez…” diyen 42. maddesi ne zaman yürürlükten kalkacak? Türkiye anadilleri Kürtçe olan öğrencilerin çiftdilli eğitim görmelerini ne zaman sağlayacak? Kürtçe ne zaman Türkçe ile eşit saygı görecek? Her zamanki temkinli iyimserliğimle, “demokratik açılım”ın bunları kaçınılmaz olarak gündeme getireceğine inanıyorum.]]>