ERG Raporu Diyor ki; Öğretmenler İçin Kalıcı ve İnsan Odaklı Bir Çözüme Gerek Var

“Eğitimi 10 yıldır izliyoruz. Geldiğimiz noktada, önemli bölümü geçmişe dayanan bir bölümü daha yeni olan pek çok sorunumuz var. Ancak sorunlarımız çözümsüz değil. Çözüm için sabır ve veriye dayalı reformlar gerekiyor.” İşte rapordan dikkat çeken veriler “2016 yılının sonunda ülkemizdeki ve dünyadaki 15 yaşındaki öğrencilerin temel becerilerini ortaya çıkan PISA 2015 sonuçları açıklanmıştı. Türkiye’deki 15 yaşındaki çocukların fen, matematik ve okumada temel becerilerden yoksun olması, bizleri ortaöğretimde eğitimin niteliğini sorgulamamız gerektiği gerçeğiyle bir kez daha yüzleştirdi. Özellikle “Sanayi 4.0” iddiası olan Türkiye’nin çocuklarına üst düzey düşünme becerilerine kazandırmayarak onları geleceğe hazırlamadığı ortaya çıkmış oldu. Ayrıca PISA sonuçları ülkede okul türüne göre başarı farkının ne kadar büyük olduğunu ve çocukları akademik başarıya ve sosyoekonomik duruma göre ayrıştıran bir yerleştirme sisteminin ne kadar zararlı olduğunu gösterdi. PISA 2015’te öğrenciler arasındaki başarı farkının %9’unu çocuğun sosyoekonomik durumu açıklarken (bu oran OECD ortalamasında %13), %26,3’ünü hem çocuğun hem okulun sosyoekonomik durumunun birlikte açıklıyor olması ayrışmanın sonuçları hakkında fikir veriyor. Aynı oran OECD ülkeleri ortalamasında %22,4. Bu bulgu, bugünlerde TEOG yerine gelecek sistem tartışılırken mutlaka göz önünde tutulmalı.” Eğitim ve erişim  “PISA değerlendirmesinin bir çıktı olduğunun farkında olarak, Eğitim İzleme Raporu 2016-17’de eğitimdeki girdilere odaklandık. Türkiye’de ortaöğretimde okullulaşma oranları artıyor; kız çocukların okullulaşmasındaki artış da sevindirici. Ayrıca 5 yaşta okul öncesi eğitime erişim artıyor. Ancak 4 yaş için hala sosyoekonomik durum, annenin istihdam durumu ve eğitim düzeyi gibi faktörler erişimde belirleyici olmaya devam ediyor. Ortaöğretimde de okullulaşma %82,5’e yükselerek iyi bir duruma gelse de illere göre farklılaşıyor, Ağrı’da %51,6, Muş’ta %50,1 düzeyinde. Ortaöğretimde 20 gün ve üzeri devamsızlık yapan öğrencilerin oranı 2015’e göre gerilemiş olsa da hala yüksek; mesleki ve teknik ortaöğretimde %42,9, imam-hatip Anadolu liselerinde %35,9, Anadolu liselerinde %28,7. Bu yüksek oranlar nedeniyle erişimi yalnızca okula kayıt üzerinden değerlendirmek yeterli değil.” Öğretmeni atarken insan olduğunun farkında mıyız? “Eğitimde hem başarıyı hem mutluluğu belirleyen önemli bir girdi öğretmen. Öğretmen başına düşen öğrenci sayılarının giderek düşmesi olumlu bir gelişme. Öte yandan Ocak 2017’deki açıklamalara göre öğretmen açığı 70 bin civarında. Atamaların çoğu öğretmen açığının yüksek olduğu Doğu illerine yapılsa da Ocak 2017’deki yer değiştirme verileri öğretmenlerin mazeret atamasıyla en çok Akdeniz (%15), Batı Anadolu (%13) ve Ege’ye (%13) gittiklerini gösteriyor. 2016 yılında uygulamaya konulan sözleşmeli atama uygulaması, öğretmenlerin 6 yıl görevlendirildikleri bölgede kalmalarını zorunlu kılsa da, öğretmenler bu konuda mutsuzluklarını özellikle sosyal medyada dile getiriyorlar. Dolayısıyla daha kalıcı ve insan odaklı bir çözüme gerek duyuluyor.” Müfredat için görüş alındı ama ya sonra? “Eğitimin bir başka önemli girdisi ve en az geride bıraktığımız yıl kadar yeni başlayan eğitim-öğretim yılını da ilgilendiren konusu öğretim programlarının güncellenmesi. Güncellenen programlar, özellikle ortaöğretim kademesinde çocuklara üst düzey düşünme becerilerini kazandırma konusunda zayıf kalıyor. Güncelleme süreci de, saydamlık ve katılımcılık bakımından bir test niteliğindeydi. Öğretim programları eğitimin omurgasını oluşturur ve ulusal bir uzlaşmayla hazırlanması geniş kitleler tarafından sahiplenmesi açısından önemlidir. Ancak, programa dair kimler tarafından hazırlandığı, düzenlenen toplantılara kimlerin davet edildiği gibi bilgiler kamuoyuyla paylaşılmadı, katılımcılık “görüş almakla” sınırlandırıldı ve farklı paydaşlar arasında bir ortaklaşma çabası gösterilmedi.” Eğitim yatırım işi ama adaletli yatırım şart “Eğitim İzleme Raporu 2016-17’de, eğitime bütünlüklü baktığımız için ele aldığımız konuları girdiler ile çıktılar arasındaki bağı kurarak analiz ediyoruz. Sonuç olarak, çocukların eğitim yaşantısında mutlu ve başarılı olmaları için çocuğu ve öğretmeni merkeze alan bir anlayışın benimsenmesini, eğitimde sosyoekonomik ayrışmayı artıran değil azaltan uygulamalara geçmeyi, nitelikli bir eğitimin mümkün olmasına yetecek yatırımların adaletli bir şekilde yapılmasını, çocuklara üst düzey düşünme becerilerini kazandıracak bir programın benimsenmesini öneriyoruz.”]]>