ERG Hürriyet Eğitim İçin Yazdı!

Taslağı 2011’de hazırlanan Öğretmen Strateji Belgesi, 9 Haziran 2017’de yayımlandı. Belge, önümüzdeki yıllarda öğretmenleri ve dolayısıyla eğitimimizin geleceğini nelerin beklediği konusunda sürprizleri önleyecek bir tablo sunuyor. Peki Öğretmen Strateji Belgesini nasıl yorumlayabilriz?

Öğretmen stratejisi üzerine konuşulmalı

Hürriyet Eğitim, Yeliz DÜŞKÜN – Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Politika Analisti
Strateji belgesi, önümüzdeki yıllarda öğretmenleri ve dolayısıyla eğitimimizin geleceğini nelerin beklediği konusunda sürprizleri önleyecek bir tablo sunuyor. Onu sürekli tartışmaya açık bir belge olarak görmek gerek. Çünkü çelişkilerini nasıl çözeceğimizi, eksiklerini nasıl gidereceğimizi birlikte düşüneceğimiz bir metin olursa daha yararlı olur.
Taslağı 2011’de hazırlanan Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi’nin katılımcı biçimde son halini alıp Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından yayımlanması, eğitimciler ve eğitim politikası alanında çalışan uzmanlar tarafından bekleniyordu. Öğretmen politikası alanındaki acil ihtiyaçlar, stratejinin yayımlanmasına duyulan gereksinimi artırdı. Nihayet, 9 Haziran 2017’de Öğretmen Strateji Belgesi 2017-2023 yayımlandı. Artık, eğitimde kilit role sahip öğretmenlere ilişkin bir strateji belgemiz var. Strateji belgesi, önümüzdeki yıllarda öğretmenleri ve dolayısıyla eğitimimizin geleceğini nelerin beklediği konusunda sürprizleri önleyecek bir tablo sunuyor bizlere. Strateji belgesi, üç temel amaç etrafında kurgulanmış durumda:
  1. Yüksek nitelikli, iyi yetişmiş ve mesleğe uygun bireylerin öğretmen olarak istihdamını sağlamak.
  2. Öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişimini sürekli kılmak.
  3. Öğretmenlik mesleğine yönelik algıyı iyileştirmek ve mesleğin statüsünü güçlendirmek.
Birinci temel amaç, donanımlı bir öğretmen kadrosuna sahip olmak için üzerinde dikkatle durulması gereken öğretmen yetiştirme süreciyle ilgili. Bu sürece ilişkin, eğitimciler ve uzmanlar tarafından sıklıkla dile getirilen pek çok ihtiyaç stratejide karşılık buluyor. Eğitim fakültelerinde sunulan eğitimde uygulamaya ağırlık verilmesi, okullar ile üniversiteler arasındaki bağın güçlendirilmesi, öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayılarının azaltılması, gerçekleştirilmesi planlanan eylemlerden. Gelecekteki öğretmen ihtiyacına ilişkin daha iyi projeksiyonlar yapılmasına ve alanlara göre öğretmen ihtiyacının kamuoyu ile paylaşılmasına da yer verilmiş. Bu konular, eğitim fakültesi öğrencileri kadar öğretmenlik mesleğini seçmek isteyen bireyleri de yakından ilgilendiriyor. Örneğin, eğitim fakültesini tercih edecek bir öğrenci fakülteden mezun olacağı yıl hangi branşlarda öğretmen ihtiyacı olacağını baştan bilebilirse, önemli bir gelişme olur. ÜNİVERSİTEYE GEÇİŞTE MESLEK ÇEKİCİ KILINABİLİR PISA sonuçları da dahil olmak üzere, ulusal ve uluslararası çalışmalarda, öğretmenlik mesleğinin daha çekici kılınmasının başarılı bir öğretmen kadrosu için önem taşıdığı vurgulanıyor. Stratejide bu konuyla ilişkili hedeflere yer verilmesi değerli; ancak hedefler daha çok halihazırda eğitim fakültesinde öğrenim görenleri kapsıyor. Oysa, ülkemizde akademik başarısı en yüksek öğrenciler arasından eğitim fakültelerini tercih edenler sınırlı olduğundan, bir adım önceden başlamak, üniversiteye geçiş aşamasındaki bireyler için öğretmenlik mesleğini çekici kılacak hedeflere yer vermek de yararlı olabilirdi. MÜLAKATLA İLGİLİ ENDİŞELER GÖZ ARDI EDİLMEMELİ Atamalarda mülakat yönteminin kullanılması, öğretmen politikaları üzerine düşünen herkesi ikilemde bırakacak türden bir mesele. Öğretmenleri yalnızca yazılı sınavlarla seçmemek, mesleğe uygunluklarını anlamaya ve yazılı sınavla ölçülmesi güç özelliklerini ortaya çıkarmaya yönelik sözlü değerlendirmeler yapmak başarıyı artırabilir ve bu yöntemler başka ülkelerde kullanılıyor. Ancak kurumlara güvenin zayıf olduğu koşullarda, mülakat uygulaması büyük oranda “kayırma” ile ilişkilendiriliyor. Türkiye’de özel olarak MEB’e olan güvensizliğe ilişkin veri bulunmayabilir ancak TBMM’ye, hükümete, yargıya ve pek çok başka kuruma duyulan güvenin zayıf olduğunu gösteren araştırmalar var. Dolayısıyla mülakat konusundaki endişeleri göz ardı etmemek, öğretmen atamalarının kuşkuyla gölgelenmesine izin vermemek büyük önem taşıyor. HİZMETİÇİ EĞİTİM VERENİN NİLETİLİĞİNİN VURGULANMASI YARARLI İkinci temel amaç, öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişimine ilişkin. Öğretmenlerin hizmetiçi eğitimlerden memnuniyetsizliği uzun zamandır konuşulan bir konu. Hizmetiçi eğitimler konusunda en önemli şikayet alanlarından biri olan hizmetiçi eğitimi verecek eğitimcinin niteliğinin stratejide vurgulanması dikkat çekiyor. Ancak hizmetiçi eğitimlerde öğretmenlerin sürece katılımının ve akranlararası öğrenmenin daha çok vurgulanması yararlı olabilirdi. Kişisel ve mesleki gelişimde, yenilikçi ve öğretmenlerin ihtiyaçlarını dikkate alan yöntemlere ihtiyaç duyuluyor. DEZAVANTAJLI BÖLGEDEKİLERE KULAK VERİLMELİ Üçüncü temel amaç, öğretmenlik mesleğine yönelik algı ve mesleğin statüsüne ilişkin. Bu başlık altında, önemli bir sorun olan öğretmen devinimi ele alınıyor. Her yıl öğretmenlerin büyük bölümü öğretmen açığının fazla olduğu bölgelere atanıyor; ancak kısa sürede batıya, büyük şehirlere, daha avantajlı okullara geçiyorlar. Bu devinim, öğrencilerin okula devamını, başarısını ve iyi olma halini olumsuz etkiliyor. Stratejide bu konuya ilişkin “kurumlar ve bölgeler arası farklılıklara göre iyileştirici tedbirler almak” hedefine yer veriliyor. Bu hedef altında okulların çevresel ve kurumsal özelliklerine göre sınıflandırılacağı ve öğretmenlerin görev yaptıkları okulun sınıflandırmadaki yerine göre farklı hizmet puanı, lojman imkanı vb. özendirici olanaklara sahip olabileceği belirtiliyor. Dezavantajlı bölgelerde öğretmenlerin uzun süre görev yapmasını amaçlayan başka ülkelerde de benzer uygulamalar kullanılıyor. Bu özendirici olanakların etkili olma potansiyeli bulunuyor. Bu konuda adımlar atılırken, öğretmenlerin öznel deneyimlerine daha fazla kulak vermek, dezavantajlı bölgelerde ne gibi desteklere gereksinim duyduklarını daha iyi anlamak için yararlı oluyor. SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLİK TUTARSIZLIK YARATIYOR Sözleşmeli öğretmenlik 2016’da yeniden ve güçlü biçimde gündemimize girdi. Strateji, sözleşmeli öğretmen atamasının bir norm haline getirileceğinin işaretini veriyor. Bu konudaki eylemin, öğretmenlik mesleğinin statüsünü güçlendirmekle ilgili amaç altında yer alması bir tutarsızlık barındırıyor. Çünkü pek çok eğitimci ve eğitim sendikası sözleşmeli öğretmenliğin, mesleğin statüsü üzerinde olumsuz etkisi olduğunu iddia ediyor. 2009 ve öncesindeki sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına ilişkin akademik çalışmalar, sözleşmeli öğretmenlerle diğer öğretmenler arasında statü farkının mesleğe aidiyet ve öğretmenler arası olumlu ilişkiler açısından sorunlar yarattığını gösteriyor. Sözleşme uygulamasının, öğretmenleri dezavantajlı bölgelerde daha uzun süre tutmak için bir yol olarak görüldüğü anlaşılıyor; ancak strateji dezavantajlı bölgelerde görev yapmayı özendiren başka önlemler sunarken, sözleşmeli öğretmenliğin devamında ısrarcı olunmaması yararlı olabilirdi. Strateji belgesi, burada ele alınanlarla sınırlı olmayan pek çok alt başlık içeriyor; çelişkileri ve iyileştirilebilecek yönleriyle birlikte önümüze 6 yıllık bir tablo koyuyor. Strateji belgesini sürekli tartışmaya açık bir belge olarak görmek gerekiyor. Belge, çelişkilerini nasıl çözeceğimizi, eksiklerini nasıl gidereceğimizi birlikte düşüneceğimiz bir metin olursa daha yararlı olur.
]]>

İlginizi Çekebilecek İçerikler

Mesleki Gelişim İçin Önce Merak Gerekiyor

Aileler, çocuklarının daha çok akademik becerilerine yatırım yapıyor. Çocuk, mesleki gelişime temel hazırlayan merak duygusunun peşine düşmek için zaman ve mekan bulamıyor. Okulların büyük kısmı ise çocukları zamanından önce, dozajı hesap edilmemiş mesleki enformasyona maruz bırakıyor. Mesleki gelişim üniversite kapısına dayanınca hatırlanıyor. Gençler kendilerini tanımadan