Eğitim ve Öğretim Desteği Eşitlikçi Bir Uygulama Mı?

Yeliz Düşkün, ERG Araştırma Asistanı

Özel okulların desteklenmesini savunanlar olduğu gibi eleştirenler de bulunuyor. ERG, bu yazı ile eğitim ve öğretim desteğinin (kupon) eşitlikçi bir uygulama olup olmadığını tartışıyor.

 

Türkiye’de temel eğitimde özel sektörün payı, okulöncesinden liseye dek tüm kademeler dikkate alındığında, okul sayısına göre % 10,3, öğrenci sayısına göre % 5,2’dir. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), stratejik planlarında da vurguladığı üzere eğitimde özel sektörün payının artırılmasını hedefliyor. 2014 yılında yaşama geçen, özel okullarda okuyacak öğrencilere eğitim ve öğretim desteği uygulaması, bu hedefe yönelik bir adım. Eğitim Reformu Girişimi (ERG) olarak, bu politikayı derinlemesine inceleyen, uygulamanın yerindeliğini sorgulayan, eksiklerini ve risklerini gösteren pek çok yazı yazdık. Eğitim-öğretim desteği birinci yılının sonunda gözden geçirildi ve değişikliğe uğradı. Ağustos 2015 itibarıyla yürürlükte olan yeni düzenleme önemli değişiklikler içeriyor, uygulamadaki temel sorunların bir bölümü ise varlığını koruyor.

Eğitimde özel sektörün gücünün artmasını savunanlar, özel sektörün eğitimde rekabeti ve kaliteyi artırdığını iddia ediyorlar. Ancak bu henüz sonlanmış bir tartışma değil. Eğitimde özel sektörün payının artmasını, bunun bir yolu olarak da özel okulların desteklenmesini savunanlar olduğu gibi eleştirenler de var. Özel öğretimin desteklenmesinin ve özel olarak “kupon” (devletin, çocuğunu özel okula gönderecek olan aileleri finansal olarak desteklemesi) uygulamasının etkileri üzerine yapılan bilimsel çalışmalar da farklı sonuçlar ortaya koyuyor. “Kupon” uygulamasına ilişkin Türkiye özelinde yapılan bilimsel çalışmalar ise oldukça sınırlı ve uygulamanın yararları ve zararları hakkında yargıya varabilmemiz için yetersiz. Eğitimde özel sektörün desteklenmesi tartışması bir yana, son iki yıldır uygulanmakta olan eğitim ve öğretim desteğinin kendi içinde de tartışılacak yanları var. Bu yazıda da, eğitimde özel sektörün rolünü sorgulayan genel bir tartışma yapılmıyor; eğitim ve öğretim desteğinin eşitlikçi bir uygulama olup olmadığı sorgulanıyor.

Destek herkes için erişilebilir değil

Eğitim ve öğretim desteği uygulaması 2014-15 öğretim yılı başında yaşama geçirilirken ERG’nin dikkat çektiği sorunlardan biri, desteğin tüm sosyoekonomik düzeylerdeki ailelerden gelen çocuklar için aynı düzeyde erişilebilir olmamasıydı. Bu sorun, temel olarak verilen desteğin tutarından kaynaklanıyordu. 2014-15’te destek tutarı okulöncesi için yıllık 2.500, ilkokul için 3.000, ortaokul ve lise (temel lise hariç) için 3.500, temel lise için ise 3.000 TL’ydi. Bu ücretler özel okul ücretlerinin çok altındaydı ve aileler okul ücretinin kalan kısmını ödemek zorundaydı. Bu durum, gelir düzeyi düşük ailelerin, çocukları desteğe hak kazansa bile bundan yararlanmasını olanaksız kılıyordu. Bu sorun, yapılan değişikliklere karşın bu yıl da devam ediyor. 2015-16 eğitim-öğretim yılında destek, enflasyona yakın bir oranda, yaklaşık % 7 artırılarak okulöncesi için 2.680, ilkokul için 3.220, ortaokul ve lise (temel lise hariç) için 3.750, temel lise için ise 3.220 TL oldu. Türkiye’de Temmuz 2015 itibarıyla ortalama özel ilköğretim okulu ücreti 14.122 TL, ortalama özel lise ücretiyse 17.020 TL. Ücreti Türkiye ortalamasında olan bir özel lise için 3.750 TL desteğe hak kazanan bir ailenin, kalan 13.270 TL’yi ödeyebilmesi gerekiyor. Özel okul ücretleri hem iller hem de okullar arasında farklılık gösteriyor. Ücretler, İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyük şehirlerde, Anadolu’daki diğer şehirlere göre çok daha yüksek. Dolayısıyla destek, Anadolu’nun pek çok şehrinde okul ücretinin daha büyük kısmını karşılıyor. Fakat her durumda destek, yalnızca okul ücretinin kalan kısmını ödeme fırsatı olan aileler için erişilebilir oluyor.

Öte yandan Türkiye’de başka bir destek deneyimi de yaşanmakta. 2012’den bu yana devlet, organize sanayi bölgelerinde kurulan özel mesleki ve teknik liselerde okuyan öğrenciler için destek veriyor ve bu desteğin en önemli özelliği, öğrenim ücretinin tümünü karşılaması. Kurumlar, okula destek kazanarak kayıt yaptıran öğrencilerden ek bir öğrenim ücreti talep edemiyor. Eğitim ve öğretim desteğinin de daha az sayıda öğrenciye, öğrenim ücretinin tümünü karşılayacak biçimde verilmesi, desteği gelir düzeyi düşük aileler için de erişilebilir kılacak bir yöntem olurdu. Fakat bu durumda da, devletin özel okula gidecek bir öğrenci için neden resmi okulda okuyan bir öğrenciden daha fazla harcama yaptığını sorgulamamız gerekecekti.

Öğrencileri değerlendirme ölçütleri

2015-16’da destekten yararlanacak öğrencileri belirlemekte kullanılan ölçütlerde ve ölçütlerin puan dağılımında değişiklik yapıldı. Geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da öğrencinin başarısı, ailenin gelir durumu, ailede öğrenim gören diğer çocukların sayısı, anne ve babanın hayatta olma ve bir arada olma durumu, öğrencinin aldığı disiplin cezaları gibi ölçütler kullanılıyor. Ancak hem bu kategorilerin altındaki maddelerde, hem de puan dağılımında önemli değişiklikler yapıldı. Dikkat çeken en önemli değişiklik, ailenin gelir durumuna verilen ağırlığın önceki yıla göre oldukça artırılmış olması. Geçtiğimiz yıl ailenin gelir düzeyinin düşük olması ile diğer ölçütler birbirine yakın düzeyde puan sağlıyordu. Hatta en yüksek başarı düzeyi için verilen puan, en düşük gelir düzeyi için verilen puandan daha yüksekti. Yeni düzenlemede ise ailenin gelir düzeyinin düşük olması en yüksek puanı sağlıyor. Gelir düzeyine ilişkin puanlar 40 (en yüksek gelir grubu) ile 340 (en düşük gelir grubu) arasında değişiyor ve gelir düzeyi dışında hiçbir ölçüt 100’ün üzerinde puan getirmiyor. Her bir değerlendirme ölçütünden edinilebilecek puanların ortalaması dikkate alınarak hesaplandığında, ailenin gelir düzeyinin ağırlığı önceki yıl % 14 iken yeni düzenlemede % 56’ya çıkmış oldu. Eğitim ve öğretim desteğinde ağırlığın ailenin gelir düzeyine verilmesi düzenlemenin altında yatan yaklaşımda önemli ve olumlu yönde bir değişim anlamına geliyor. Ancak yukarıda değinildiği gibi, destek tutarının sınırlı oluşu, özel okulları düşük gelir grubundan aileler için erişilebilir kılmakta yetersiz kalıyor.

Bu yıl değerlendirme ölçütlerine eklenen bir maddeyle, “vazife başında vefat etmiş” MEB personellerinin çocukları ek olarak 70 puan alıyorlar. Geçmiş yıl olduğu gibi bu yıl da, ebeveynlerinden biri ya da ikisi birden ölmüş olan veya ebeveynleri ayrılmış olan çocuklara ek puan sağlanıyor. Ayrıca, geçmiş yıldan bu yana, “harp veya vazife malulü” kişilerin ilköğrenim ve ortaöğrenim çağındaki çocuklarına ve haklarında koruma kararı verilmiş olan çocuklara da ek puan veriliyor. Görevi başında yaşamını yitirmiş olan MEB personelinin çocuklarına ayrıca puan verilmesinin gerekçelendirilmesi gerekiyor.

2014-15 eğitim-öğretim yılında yaşama geçen düzenlemede, yüksek akademik başarı desteğe hak kazanmak için avantaj sağlıyordu. Bu, ERG’nin dikkat çektiği en önemli sorunlardan biriydi. Çünkü devlet okullarındaki, akademik başarısı yüksek öğrencilerin özel okula geçmesi ve bunun sonucunda devlet okulları ile özel okullar arasındaki başarı farkının açılması riskini doğuruyordu. Geçtiğimiz yıl yeterli başvuru yapılmamış olması, akademik başarıya göre bir seçim yapılmasını, dolayısıyla sözü edilen riskin ortaya çıkmasını önledi. 2015-16 eğitim-öğretim yılı için yapılan yeni düzenlemede ise akademik başarı puanı bütünüyle kaldırıldı. Ders başarısının desteğe hak kazanmak için kullanılan ölçütler arasından çıkarılması olumlu bir gelişme. Öğrencinin uluslararası olimpiyatlara katılması, ulusal düzeyde veya il düzeyinde yapılan yarışmalarda derece elde etmesi puan avantajı sağlamaya devam etse de, doğrudan karne notu ile değerlendirme yapılmaması öğrencilerin akademik başarıya göre ayrışması riskini azaltan olumlu bir adım.

2015-16’da yaşama geçen önemli bir yenilik, destekten halihazırda özel okulda okuyan öğrencilerin de yararlanabilecek olmaları. Geçtiğimiz yıl, özel okulda okuyan öğrenciler ancak kayıtlarını bir devlet okuluna aldıktan sonra desteğe başvurabiliyorlardı. Başka bir deyişle, özel okul öğrencilerinin destekten yararlanması güçleştirilmişti. Bu yıl bu güçlük ortadan kaldırılmış oldu. Ücretsiz ya da % 50’nin üzerinde burslu okuyanlar dışındaki özel okul öğrencileri de destekten yararlanabilecekler. Bu sınırlamadan, % 50’nin üzerinde burslu olan öğrencilerin, devlet desteği almasalar da özel okulda okumaya devam edeceklerinin varsayıldığı anlaşılıyor. Bu durum, destek uygulamasında teknik bir bakış açısının baskın olduğunu, eşitlikçi bakış açısının ise zayıf kaldığını gösteriyor. Teknik bakış açısı, burslu olduğu için özel okulda okumaya devam etme potansiyeli yüksek olan öğrencileri maddi olarak desteklemenin getirisinin az olduğunu söylüyor. Oysa eşitlikçi bir bakış açısı her öğrenciye eşit fırsat tanınmasını gerektirirdi. Burs sınırlamasına karşın, bu yıl desteğe hak kazanan öğrenciler arasında daha fazla özel okul öğrencisinin olmasını bekleyebiliriz. 2014 yılında destek için yeterli başvuru olmadığından, 250.000 kontenjan ayrılmasına karşın, yalnızca 166.300 öğrenci destekten yararlanmıştı. Bu yıl kontenjan 230.000’e düşürüldü ve tamamen doldu. Kontenjanın dolmasında özel okulda okuyan öğrencilerin uygulamaya doğrudan katılmasının etkili olduğu düşünülebilir. Destekten yararlananların önemli bölümü halihazırda özel okulda okuyan öğrencilerden oluşursa, destek özel okullarda okuyan öğrenci sayısını artırmaya yeterince hizmet etmemiş olacak. Bu durumda destek, zaten özel okulda okuyan öğrenciler için devlet tarafından karşılanan bir burs işlevinin ötesine geçemeyebilir.

Eğitim ve öğretim desteğinin ilk yılının ardından, uygulamanın, özellikle destekten yararlanacak öğrencileri değerlendirme ölçütleri bakımından gözden geçirildiği görülüyor. Öğrencinin ders başarısının değerlendirme ölçütü olarak kullanımından vazgeçilmesi, ailesinin gelir düzeyi düşük olan çocuklara öncelik tanınması gibi olumlu düzenlemelere karşın, desteğin yerindeliğini ve işlevselliğini sorgulamamıza neden olan temel sorunlar devam ediyor. Bunların başında da, desteğin tutarının özel okul ücretlerinin çok altında olması, bu nedenle gelir düzeyi düşük aileler için özel okulları erişilebilir kılmaması geliyor. Bu yıl, destek kontenjanı dolarsa, yaklaşık 800 milyon lira özel okullara aktarılmış olacak. Bu bütçenin özel okullara aktarılmasının yerindeliğini, eğitimde yatırım yapılması gereken pek çok alan olduğunu göz önüne alınarak da sorgulamamız gerekiyor. Devletin sınırlı kaynakları, resmi okullardan daha olumlu olanaklara sahip olan özel okullara aktarılmak yerine resmi okullardaki eğitimin niteliğini yükseltecek yatırımlara yönelmeli.

Bu blog yazısı ERG’nin görüşlerini yansıtmaz. Sorumluluk blog yazarına aittir.

İlginizi Çekebilecek İçerikler