Eğitim Hakkı

Milliyet, Rıza Türmen Erzurum’da göz alabildiğine uzanan, karla kaplı dümdüz bir ova. İleride Palandöken Dağı gözüküyor. Düzlüğün ortasında Palandöken Dağı’nı andıran piramit şeklinde, yeşil çatılı modern büyük binalar. Burası İhsan Doğramacı Vakfı’nın Erzurum’da açtığı Bilkent Lisesi. Ama farklı bir lise. Aileleri Erzurum’da yaşayan, yüksek not ortalaması olan öğrenciler kabul ediliyor. Amaç, sadece ÖSS’yi kazanmak değil; üstün bir eğitim sunarak Türkiye’nin doğusunda 21. yüzyılın aydın liderlerini yetiştirmek. Okuldaki Türk ve yabancı öğretmenler bu amaca yönelik çalışıyorlar. Eğitim İngilizce ağırlıklı ve modern eğitim teknolojisinin tüm olanakları kullanılıyor. Öğrencilerin hemen hepsi burslu okuyor. Müzik eğitimine büyük önem veriliyor. Neredeyse her çocuk bir müzik aleti çalıyor. Sözleşmelerde durum O akşam Bilkent Senfoni Orkestrası’nın konseri vardı. Konserden önce öğrencilere programda çalınacak eserler hakkında bilgi verildi. Türkiye’nin zor bir coğrafyasında yaratılan bir eğitim rüyası. Çetin Altan bu rüyayı çok önce görmüştü. Eğitim hakkı bir insan hakkı. BM İnsan Haklari Evrensel Bildirisi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi hepsi eğitim hakkını tanımlıyor. Eğitim hakkı, eğitime erişme hakkı kadar eğitim süreci içindeki çocuğun haklarını da kapsıyor. Eğitimin kalitesini de bu çerçevede ele almak gerekiyor. Eğitim hakkı bir insan hakkı olduğundan her bireyin doğuştan eşit olarak sahip olduğu bir hak. Eşitlik insan haklarının en temel öğesi. Oysa, eğitim hakkı, ebeveynlerin gelir düzeyi, cinsiyet, etnik özellikler gibi eşitsizlik doğuran nedenlerden etkileniyor. Sabancı Üniversitesi koordinatörlüğünde yürütülen “Eğitim Reformu Girişimi” tarafından hazırlanan rapor, Türkiye’deki eşitsizliğin boyutlarını ortaya koyması bakımından çok çarpıcı. Rapordaki veriler Rapora göre, kırsal kesimde yaşayan, ailesinin geliri sınırlı, üç kardeşi olan, anne ve babası ilkokul mezunu bir kız çocuğunun liseye gitme olasılığı yüzde 1-2 arasında. Babasının ya da annesinin eğitim düzeyi bir yıl daha fazla olan kız çocuklarının eğitime katılım olasılığı yüzde 3 daha yüksek. Oysa kentsel alanda yaşayan, anne ve babası üniversite mezunu bir erkek çocuğun liseye gitme olasılığı yüzde 68-70. İlkokul öğretim diploması olmayan her 10 gençten 7’si kız. Güneydoğu’daki kız çocuklarının eğitime katılma olasılığı oranı İstanbul’daki kız çocuklarına göre yüzde 50 daha düşük. Eğitimin kalitesine ilişkin rakamlar da düşündürücü. 15 yaşındaki gençlerin yüzde 32’si okuduğunu anlamamakta, yüzde 52’si basit matematik problemleri çözememekte. Eğitim hakkı, başlı başına bir hak olmanın ötesinde daha geniş amaçlara hizmet ediyor. Yoksulluğun, gelir farkının azatılması, toplumsal adaletin sağlanması, ekonomik kalkınmanın hızlanması, işsizliğin azaltılması, sağlığın iyileştirilmesi ancak bütün çocuklara eğitime erişimin eşit olarak sağlanması ve eğitim düzeyinin yükseltilmesiyle mümkün olabiliyor. Öte yandan, bir ülkede demokrasinin gelişmesi, insanların daha hoşgörülü, daha katılımcı, dışa dönük yurttaşlar olmaları, günümüz dünyasının koşullarına uyum sağlamaları da eğitime bağlı. İçeriği çok önemli Eğitimin içeriği bakımından önemli bir unsur eğitimin ideolojik içerik taşımaması, tek yönlü görüş aşılama niteliğinde olmaması. İnsan kaynağı bir toplumun geleceğini belirleyen en önemli etken. Türkiye’de bir yandan eğitimdeki eşitsizliklerin giderilmesi, öte yandan eğitimin kalitesinin yükseltilmesi gerekiyor. Bunun için eğitime öncelik verilmesi, daha çok kaynak ayırılması ve eğitimin çağdaş, çoğulcu ve nesnel düşünmeyi öğretme amacına hizmet etmesi gerekli. Malatya, Van ve Urfa’da da açılması beklenen, Erzurum’daki Bilkent Lisesi’nin bütün Türkiye’ye yayılması 50 yıl sonraki Türkiye’nin yüzünü değiştirebilir.]]>