Gazete Duvar: Taşımalı eğitimden hukuk fakültesine

Eğitim Reformu Girişimi raporunda bir başarı öyküsü de yer aldı. Öykünün kahramanı İsyan Öztürk, çiftçi bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. Öztürk eğitimine çalışarak devam etti. Ailesinin ve öğretmenlerinin desteği ile eğitimini sürdüren Öztürk, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi.
Eğitim Reformu Girişimi Araştırmacısı Umay Aktaş Salman, Eğitim Reformu Girişimi’nin 2017-18 raporunda, ‘Bir hikaye’ bölümde bir kız çocuğunun okuma azmini yazdı. 18 yaşına kadar hem okuyup hem çalışmak zorunda kalan İsyan Öztürk, eğitim hayatında karşısına çıktığı zorlukları eğitimle dönüştürmeyi başardı. Öztürk hikayesini anlatırken birçok zorlukla mücadele ettiğini fakat okuma azminden vazgeçmediğini söyleyerek istediği başarıyı nasıl elde ettiğini anlatıyor. İsyan Öztürk, Tunceli’nin Hozat ilçesine bağlı Geçimli Köyü’nde doğdu. Çiftçi bir baba ve ev kadını bir annenin iki kız çocuğundan biri. Öztürk’ün eğitim hayatı Mersin’de başladı. Çok küçük olduğu için babası onu yatılı okula göndermek yerine Mersin’deki halasının yanına yolladı. Sonra da ailece oraya taşındılar. İki yılın ardından babaannesi hastalanınca Öztürk ailesi köylerine geri döndü. Köyde eğitime devam etmesinin tek yolu yatılı bölge okuluna gitmekti. 3. sınıfa Hozat Yatılı Bölge İlköğretim Okulu’nda başladı. Yatılı okul şartları hiç kolay değildi. Yeri geldi arkadaşları ailesi oldu, yeri geldi o “annemi özledim” diye uyanan küçük sınıfların ablası oldu. En büyük desteği ise, özellikle kız çocuklarının eğitimden kopmaması gerektiğini her fırsatta anlatan babasıydı. Eğitimden kopmamak için de elinden gelen tüm çabayı gösterdi. Liselere giriş sınavında ilçedeki en iyi sonucu aldı ve Anadolu Öğretmen Lisesi’ni kazandı. NOHUT HASADINDAYKEN HUKUK FAKÜLTESİ KAZANDIĞINI ÖĞRENDİ Birkaç ay önce ise ailesiyle nohut hasadındayken, hedeflediği İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandığını öğrendi. Öztürk, bugün hayatındaki tüm zorlukları eğitimle dönüştürmeyi amaçlayan, savcı olmayı isteyen, umut dolu genç bir kadın. ‘HEM OKUMAYA HEM…’ Öztürk, ‘Zeki Kaplan öğretmeni olmasaydı bugün geldiği noktaya gelemeyebileceğini’ söylüyor: “Sadece ders yapmazdık biz. Satranç oynardık. Hayat Bilgisi dersini sadece müfredattan işlemezdik. Hayata dair pek çok konuyu öğretmenimizle konuşur, tartışırdık. Farklı oyunlar oynardık, o oyunların tarihini dinlerdik öğretmenimizden. Öğretmenimizle kiremit devirmece bile oynardık. Ortaokulda da iyi öğretmenlerim oldu. Türkçe öğretmenimizle edebiyat konuşurduk. Bana katkısı çok büyüktür.” ‘LÜTFEN SİZ DE HAYATA DOKUNUN’  ‘Öğretmenler sadece öğretim veren kişiler değildi’ diyen Öztürk eğitimcilere şöyle sesleniyor; “Biz öyle öğrendik. Herkes hayatında birer öğretmendi aslında. Birbiriyle iletişime geçen her insan aynı zamanda birbirinden öğreniyordu. Sorgulamamız gerektiğini biliyorduk. Sporla, edebiyatla iç içeydik. Okul müdürümüz sadece ders ağırlıklı sistemi sevmiyordu, projeler yapmamız, üretmemiz için bizi teşvik ederdi. ‘Lütfen siz de hayata dokunun’ derdi. Daha 9. sınıftayken engelli çocukların eğitim aldığı bir okulda çalışmalar yaptık. Orada farklı gerçekleri ve sorunları gördük. Sorunlara dair neler yapılabileceğini sorguladık.” ‘KÖYDEKİ İNSANLAR OKUMAMANIN VERDİĞİ ÇARESİZLİĞİ YAŞIYORDU’  İsyan Öztürk yoksulluğu, yaşadığı olumsuzlukları eğitimle dönüştürebilen öğrencilerden. Öztürk eğitim mücadelesi ise şöyle anlatıyor; “Hayvan bakmayı seviyorum ama köyde kalıp hayvan bakmak istemiyordum. Tiyatro çok sonraları geldi köye. Sinema zaten yoktu. Sağlık ocağımız çok sonradan yapıldı. Yolumuz hâlâ yapılmadı. Kötü şartlar bizi okumaya itti, başka çaremiz yoktu. Köyde kalırsam, buradaki diğer kadınlar gibi olacağımdan korkuyordum. Köydeki insanlar okumamanın verdiği çaresizliği yaşıyordu. Ömrünün sonuna kadar hayvan beslemeyi, sürekli orak tırpan elinde tarlaya gitmeyi kim ister ki?” Haberin aslı için tıklayınız.
   ]]>