Eğitim İzleme Raporu 2013

Birgün, Ünal Özmen Üniversiteler, özellikle eğitim fakülteleri, eğitimin içinde bulunduğu durum konusunda hiç de masum değiller. 4+4+4 yasasına kadar, 2003’ten beri eğitim alanında reform diye yapılan değişikliklerin aslında 4+4+4’e hazırlık süreci olduğunu hiçbir üniversite anlamadı; anlayanlar da anlatmadı. Bu sürede öğretim programları, ders kitapları, öğretme yöntem ve teknikleri, öğretmenin rolü, harici eğitim materyallerinden yararlan(ma)ma, sınav sistemi, okul ve kurum yönetimi, teşkilat yapısı bilmem kaçıncı kez tepeden tırnağa değişime uğradı. 12 yıllık emek, zaman ve maliyetin sonucunu 2014-2015 öğretim yılı konuşmasında Eğitim Bakanı Nabi Avcı, “Bizim müfredatlarımız maalesef bilgi yüklemeye yönelik. Çocuklarımıza öğrenmeyi öğretmemiz gerekiyor” diyerek özetledi. Ankara, Hacettepe, Boğaziçi, ODTÜ ve Sabancı üniversiteleri ancak 4+4+4’e gelindiğinde tepki verdi. Ne yazık ki bu tepki, kamuoyu tepkisinin ardından geldi. Onlar da sıradan insanlar gibi yukarıda sıraladığım değişikliklerin sonucunu görerek öğrendiler. Oysa üniversite dediğimiz yerin, evrim kuramını tartışmalı hale getiren müfredat değişikliğinde okulların imam hatipleşeceğini görüp kamuoyuna bilgi sunması gerekirdi. En azından üniversiteler, birgün kapısını çalacak öğrencilerin ilk ve ortaöğretimde hangi ön bilgi, beceri ve kültürle gelmesi gerektiği konusunda hükümeti uyarabilirlerdi; bunu da yapmadılar. Sabancı Üniversitesine bağlı Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Eğitim İzleme Raporu 2013’ü yayımladı. Hemen belirteyim ki ERG raporlarını, kavramsallaştırmadan uzak durduğu için akademik, eleştiri dilini disiplin altına aldığı için entelektüel bulmadığımdan yukarıda dile getirdiğim beklentinin karşılığı olarak görmüyorum. Sanırım bu ERG’nin işi de değil; çalışmayı analiz etmesi gereken üniversiteler olmalı. Örneğin; Türkiye genelinde Açık Liseye devam eden öğrenci oranı yüzde 6,5; buna karşın Tunceli, Çanakkale, Edirne ve Kırklareli’nde bu oran ortalama yüzde 2 iken Mardin, Siirt, Şırnak ve Bitlis ortalaması yüzde 14. Raporda belirtildiği gibi “Esas olan gençlerin akranlarıyla sosyalleşme olanaklarına da sahip olacakları örgün eğitime katılmalarıdır” ise bu iki il grubu arasındaki Açık Liseye yönelme farkı nereden kaynaklanıyor. Ekonomik mi, etnik mi, inançsal mı, coğrafi mi, kültürel mi… Ailelerin açıköğretime yönelme nedeni ekonomik ve etnikse Tunceli ile Mardin arasında neden bu denli fark var. Hükümetin açıköğretimi teşvik etmesi gençlerin sosyalleşmesini engellemekle ilişkilendirilebilir mi? Rapordan öğretmelerin sınav, atama, branşlara göre dağılımı, öğretmen başına düşen öğrenci sayısı gibi ayrıntılı bilgiler edinmek mümkün. Öğretmen yetiştirme ve öğretmenin meslek için eğitiminde başka ülkelerden örneklere de yer veriliyor. Öğretmenin niceliksel durumundan niteliğine ilişkin sonuçlar çıkaramayacağımıza göre bu mesleğe nitelik kazandıracak politikalar ne olmalı? Öğretmen niteliğine ilişkin görüşler aynı zamanda eğitimin diğer bileşenlerini de tarif ettiğine göre öncelikle ‘nasıl bir öğretmen’ sorusuna üniversiteler tatmin edici yanıt vermeli, bu konuda tutum geliştirmelidir. Mesela Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın “Öğretmen niteliğini artırmak için kaynağını çeşitlendiriyoruz” açıklamasına üniversiteler ne diyor; bilmiyoruz. ERG raporundan öğrendiğimize göre öğretmen seçiminde KPSS’ye ek olarak getirilen Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi sınavında alan dışı adaylarla alandan mezun adayların başarı ortalaması hemen hemen eşit durumda. Bu sonucu birkaç derslik sertifika programlarıyla açıklayamayacağımıza göre ya eğitim fakülteleri öğretmen adaylarına mesleki bilgi ve beceriyi kazandıramıyor ya da diğer bölümler (örneğin su ürünleri bölümü) öğrencisine öğretmenlik eğitimi veriyor; neden? Eğitimle ilgili dağınık resmi verileri derleyip toparlayıp sunduğu için ERG’ye teşekkür ediyorum; fakat bizim bilmemiz gereken neden böyle olduğudur. 21 Kasım 2014 tarihinde Birgün Gazetesi’nde yayımlanan habere ulaşmak için tıklayınız.]]>