Türkiye'de Müfredat Değişikliği: İdeolojik mi, Bilimsel mi?
“15 Temmuz darbe girişimi sonrası büyük sıkıntı yaşadık. Bizim öğretmenimiz Atatürkçü olmasına karşın bir hafta boyunca bu konuyu işlemek zorunda kaldı. Savaş görüntüleri, şiddet görüntüleri… Oğluma sordum, ne anladın diye. Yalan yanlış bir şeyler sıraladı.”
Fulya Hanım iki çocuk annesi. 38 yaşında. Çocuklarından biri bu sene okula başlayacak, Diğeri ise bu yıl ilkokuldan mezun olmuş. Aslında Fulya gerçek ismi değil. Kimliğini korumak amacıyla bu haberde kendisini bu isimle anıyoruz.
Fulya Hanım, “15 Temmuz panosu Gençliğe Hitabe gibi oldu. Bundan çok rahatsız oldum,” diyor. Sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Zorunlu din dersinin dördüncü sınıfta verilmesinin de mantıklı olmadığını düşünüyorum. Bence din eğitimi ailede verilmeli.
“Türkiye’de eğitim zaten laik değildi. Zaten din dersi vardı. Yine dua ezberletiliyordu. Hep Türk-İslam sentezi anlatılıyordu. Ama şimdi cihat kavramının müfredata eklenmesi korkunç bir şey.”
Milli Eğitim Bakanlığı, bu yıl 1,5 ve 9’uncu sınıflarda uygulamaya sokulacak yeni müfredatı çeşitli basın toplantılarıyla açıklamaya, kamuoyunun kaygılarını gidermeye çalışıyor.
Müfredatla ilgili en çok tartışılan konular arasında Evrim Teorisi’nin eğitim programından çıkarılması, cihat kavramının eklenmesi, Atatürkçülüğe ve cumhuriyetin kazanımlarına dair bölümlerin azaltılması gibi başlıklar var. Yeni müfredatta 15 Temmuz darbe girişimine de özel bir yer ayrılıyor.
Yılmaz, müfredattaki tartışmalı konularla ilgili olarak özetle şu açıklamaları yaptı:
Madra, “Öğretim programlarını kimlerin hazırladığı kamuyla paylaşılmadı. Kimler hazırladı, hangi akademik referanslar kullanılarak hazırlandı, ne kadar sürdü? Bunlar kapalı kapılar arkasında yapıldı. Süreçte bir şeffaflık yaşanmadı. Bu hesap verilebilirlik açısından çok olumlu değil,” diyor.
Madra ayrıca kendilerine bu kadar kapsamlı değişiklikleri değerlendirmeleri için tanınan sürenin de çok dar olduğunu vurguluyor.
Eğitim Reformu Girişimi’nin, önde gelen yedi akademisyenin de görüşleri alınarak Ocak ayında açıkladığı taslak müfredat hakkındaki raporunda da , müfredatın hayata geçmesi öncesinde pilot çalışmaların yapılması, öğretmenlerin iyi bir eğitimden geçirilmesi, yararlanacakları ders kitaplarının uzmanlarca hazırlanması gibi önerilerde bulunuluyor.
Yıldırım, “Müfredat çalışması çok önemli bir konu. Tüm Türkiye’nin hem bugününü hem yarınını ilgilendiren bir konu. Böyle bir çalışmanın ciddi, bilimsel, akademik düzeyde yapılması gerekiyordu. Ancak izlenen yol ve yöntem bu olmamıştır,” diyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Müfredatı hazırlayan akademisyenlerin konunun uzmanları olmadığını görüyoruz. Böyle bir çalışma için kendini yetiştirmiş uzmanlar var. Bu uzmanları bu çalışmanın içine davet etmeleri gerekiyordu. Ama ne yazık ki bu olmadı.
“180 binin üzerinde görüş beyan edildi diyorlar. Peki bunların kaç bini taslak müfredatın aleyhinde görüş bildirdi? Bu aleyhte görüş bildirenlerin bildirdiği konular üzerinde hangi değişiklikler yapıldı? Bugüne kadar böyle bir açıklamaları yok. Bu katılımcılık değildir. Bu müfredat biraz tepeden inme. KHK gibi.”
“Aslında bu süreç, Nisan 2012’de 4+4+4 yasasının hayata geçirilmesiyle başladı. O günden itibaren kindar-dindar nesil çağrıları, yeni bir Türkiye inşa ediyoruz, yeni bir rejim inşa ediyoruz çağrıları başladı. Eğitim sistemini bunun üzerinden şekillendireceğiz açıklamaları yapıldı. Bu müfredat değişikliği de bu açıklamaların, bu ideolojinin devamıdır. Bilimi reddeden bir müfredattır bu müfredat.”
Eğitim Reformu Girişimi’nden Aysel Madra da gerek din dersinin yeni müfredatta da zorunlu olduğuna, gerekse dinle ilgili seçmeli ders sayısının çok olmasına dikkat çekiyor.
“Seçmeli derslere baktığınızda İslam diniyle ilgili üç seçmeli ders var. Sosyal Bilgiler’de de İslam medeniyeti, İslam tarihi gibi seçmeli dersler eklendi. Kaç çocuk bu seçmeli dersleri seçecek bilmiyoruz. Bu derslerin kaçı halk tarafından talep ediliyor, ne kadarı hükümet tarafından bastırılıyor, bilmiyoruz. Ama sayılarının arttığı gerçek. Bu da dinin eğitimde sistematik olarak kullanıldığını gösteriyor.”
Bakan: 27 gün askıya çıkardık
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, bu hafta İstanbul’da düzenlediği basın toplantısında; müfredatta gereksiz, çağ ile uyumu kalmamış, tekrar eden konuları kaldırdıklarını 100 bine yakın değişiklik yapıldığını, ancak sadece bazı başlıkların tartışıldığını, bunun da ‘insaflı olmadığını’ söyledi. Bakan Yılmaz ayrıca, müfredatın tüm kamuoyunun görüşlerine açıldığını, demokratik bir şekilde herkesin görüşlerinin alındığını da sözlerine ekledi.Cihat, barış dini olan bir dinin bir terminolojisi, kelimesi. Bu savaşa, kırmaya, dökmeye getirilebilir mi? Çalınmış, yanlış yorumlanmış bir şeyi düzeltiyoruz.
- Biz evrime karşı değiliz. Bilim bir şey söylüyorsa, ona karşı olmak mümkün değil. Biz sadece şunu söyledik: Bu konu bu eğitim seviyesinde verilmesin, bir sonraki eğitim seviyesinde (lisans düzeyinde) verilsin.
- Fen Bilimleri dersinde kalıtım konusu, mutasyon, modifikasyon, adaptasyon gibi konular var. Hepsini gruplandırırsan bunlar evrim aile grubunun içine girer.
- Cihat, barış dini olan bir dinin bir terminolojisi, kelimesi. Bu savaşa, kırmaya, dökmeye getirilebilir mi? Çalınmış, yanlış yorumlanmış bir şeyi düzeltiyoruz. Peygamberimiz bir savaştan dönerken “Küçük cihattan büyük cihada gidiyoruz,” diyor. Nedir büyük cihat? İnsanların rızasını kazanmaktır.
- Çok net olarak, Atatürk’ün bütün ilkelerini, ülkemize kazandırmış olduğu bütün kazanımları öğrencilerimizin bilmesi istenir. Atatürk hakkında öğrenilmesi gereken ama öğretmediğimiz bir kazanım yok.
‘Süreç şeffaf olmadı’
Ancak Eğitim Reformu Girişimi’nden Aysel Madra, “Müfredatların askıya çıkarılması olumlu ama süreç daha iyi yönetilmeliydi” görüşünde.Öğretim programlarını kimlerin hazırladığı kamuyla paylaşılmadı. Kimler hazırladı, hangi akademik referanslar kullanılarak hazırlandı, ne kadar sürdü?
Cevapsız sorular
Aysel Madra, bu konularda da net bir bilgiye sahip olmadıklarını vurguluyor: “Öğretim programları son haline ulaşmadan öğretmenler için eğitimler verilmeye başlandı. Ders kitaplarını yazma süreci ne zaman başladı? Kaç eğitim verildi? Öğretmenlere bu eğitimleri kimler veriyor? Ders kitaplarını kimler hazırlıyor? Bunlar da kamuoyuyla paylaşılmadı. Bunlar çok önemli sorular.” Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) Başkanı Orhan Yıldırım da benzeri görüşleri dile getiriyor.180 binin üzerinde görüş beyan edildi diyorlar. Peki bunların kaç bini taslak müfredatın aleyhinde görüş bildirdi?
‘Değişiklik ideolojik’
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Başkanı Feray Aytekin Aydoğan müfredatın ideolojik nedenlerle değiştirildiği görüşünde:Bu süreç, Nisan 2012’de 4+4+4 yasasının hayata geçirilmesiyle başladı. Bilimi reddeden bir müfredattır bu.