Suriye’nin Kayıp Neslini Engellemek Elimizde

Yasser M. Dallal, Suriyeli Mühendis, HayatSür Derneği Gönüllüsü

Sığınmacı çocukların eğitimi konusunda yeterince yol alınamamış olsa da, bu nesil henüz kayıp nesil değil, geç kalmadan onlara hakları olan eğitimi ve geleceği sunmamız mümkün. ERG Blog’da bu ay Suriyeli bir mühendis olan, HayatSür Derneği gönüllüsü Yasser M. Dallal’ın gözünden Suriyeli çocukların eğitimine yer verdik.

 

uriye’de 2011 yılından beri süren savaş ve kaos ortamı 2011 yılında toplam nüfusu 23 milyon olan Suriye halkının 6,5 milyonunun Suriye içerisinde göç etmesine, 6 milyonunun da başta komşu ülkeler olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerine göç ederek sığınmasına neden oldu. Resmi rakamlara göre Türkiye’deki Suriyeli sığınmacı sayısı 3 milyona yakın. Suriyeli sığınmacıların yaklaşık bir milyondan fazlası okul çağında. Bunların yüzde 30’u ilkokul, yüzde 30’u ortaokul ve yüzde 40’ı lise çağında. Eğitim konusu tartışılırken, Türkiye’de doğmuş ve kısa bir süre sonra okul çağında olacak olan yaklaşık yarım milyon Suriyeli bebek de göz ardı edilmemeli.

Altı yıldan uzun bir zamandır süren ve ne zaman sona ereceği öngörülemeyen bu savaş sonucunda kendilerini Türkiye’de bulmuş olan bu milyonlarca çocuğa eğitim olanağı sağlanması, kayıp nesillerin ortaya çıkmasının engellenmesi için elzem. Ancak konunun insani boyutu kadar önemli olan diğer bir boyutu var; bu da güvenlik boyutu. Savaş ortamından kaçarak başka bir ülkeye sığınmış, şiddete ve büyük travmalara maruz kalmış bu çocukların eğitim görmeleri, onların kendilerine bir hayat kurabilmeleri için yegâne yol. Bu çocukları, suç örgütlerine ve terör odaklarına kolay av olmaktan korumak için hem onların hem bizlerin tek şansı onlara eğitim sağlamak.

Okul çağındaki Suriyeli sığınmacı çocukların sadece yarısı bir eğitim kurumuna devam ediyor. İlkokul ve ortaokul çağında olanların yüzde 50’si; lise çağındakilerin ise yüzde 75’i hiçbir eğitim kurumuna devam etmiyor. Eğitim kurumuna devam edenler ise, Türk devlet okullarına, Suriye geçici eğitim merkezlerine ve diğer özel Suriye okullarına devam ediyorlar. Suriyeli sığınmacılara, Geçici Koruma Kanunu kapsamında kayıtlı olmaları şartı ile Türk devlet okullarına kayıt ve devam hakkı tanınmış durumda. Ancak Türk devlet okullarına devam eden Suriyeli sığınmacı çocuk sayısı resmi sayılarda 100 bin. Bu düşük sayının çeşitli nedenleri var. Bunların başında sığınmacıların çok az bir kısmının eğitim alacak düzeyde Türkçe bilmesi geliyor. Suriyeli ailelerin çocuklarının kendilerinin anlamadığı bir dilde ve içerikte eğitim görmelerine rıza göstermemeleri de önemli başka bir neden. Türk okullarına kayıtta aranan belgeleri Suriyeli öğrencilerin sağlayamaması, okullardaki Türk velilerin tepkileri, uzun süredir eğitimden uzak kalmış ve travma yaşamış bu çocukları kendi yaş grubundan çok daha küçük sınıfa kaydetmek durumunda kalan Türk okul yetkililerinin açmazları da diğer nedenler arasında.

Eğitim alan Suriyeli sığınmacı çocukların çoğunluğu Suriye geçici eğitim merkezlerine devam ediyor ama 2016-2017 eğitim yılından itibaren, birinci sınıflara yeni kayıt kabul etmiyorlar. Yeni düzenlemelere göre, bu eğitim yılından itibaren, eğitime yeni başlayacak çocukların Türk devlet okullarına kaydedilmesi şart. Ancak Türkçe bilmeyen, ailelerinin maddi imkânı olmayan, kayıtta maddi ve manevi engellerle karşılaşan çocuklar Türk devlet okullarına gitme imkânından faydalanamıyor, geçici eğitim merkezlerine de kayıt yaptıramadıkları mevcut durumda, bazı çocukların hiçbir eğitim kurumuna devam etmeleri mümkün olmuyor.

İlkokul veya ortaokul çağında uzun süre eğitimden uzak kaldıkları için akademik beceriler yönünden bulundukları sınıf seviyesine göre yetersiz olan öğrencilerin, sınıf seviyelerine uyumlarını sağlamak için MEB Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin ilgili maddeleri uyarınca günlük çalışma saatleri dışında, hafta sonu, yarıyıl ve yaz tatilinde Türkçe başta olmak üzere ihtiyaç duyulan derslerde yetiştirme kursu ve programları açılabiliyor. Söz konusu çalışmalarda görev alan öğretmenlerin ek ders ücretleri, MEB yönetici ve öğretmenlerinin ders ve ek ders saatlerine ilişkin kararın 8’inci maddesinde yer alan hükümlerine göre değerlendiriliyor.

Hâlihazırda geçici eğitim merkezlerine devam eden çocukların eğitimlerinde ise yönetimsel, eğitmenlere ve müfredata ilişkin başka sorunlar var. Yönetimsel sorunların başında bu okulların tek bir elden yönetilmemesi ve denetimlerinin yetersiz olması geliyor. Eğitmenlere ilişkin sorunlarda ise hem eğitmenlerin tecrübe ve vasıf yetersizliği, hem de öğretmenlere sağlanabilen imkânlarda yetersizlik göze çarpıyor. Yönetimsel olarak bir koordinasyon ve denetim olmayan bu ortamda, geçici eğitim merkezlerinde çalışan öğretmenlerin bir kısmı sahte belge ve diplomalar ile görev yapmıyor. Sahih diplomalara ve eğitmenlik belgelerine sahip olanların da denklik belgesi temin etmeleri ya da belgelerinin sahihliğini tasdik etmeleri mümkün olmuyor. Göreve kabul edilme şartlarını belirleyen bir mevzuatın da yokluğunda, mevcut eğitmenlerin bir bölümü mesleki açıdan yetersiz ve deneyimsiz. Bu önemli sorunu gidermek için Millî Eğitim Bakanlığı tarafından bu eğitim yılı başında geçici eğitim merkezlerinde görev yapan öğretmenlere yönelik bir mesleki eğitim çalışmasına başlandı.

Geçici eğitim merkezlerinde çalışan öğretmenlerin çalışma izinlerinin ve iş güvenliklerinin olmaması ise diğer bir sorun. Bu durum doğal olarak kendilerinin geleceğe güvenini sarsmakta ve motivasyonlarını düşürmekte. Son derece meşakkatli bu mesleğin mali getirisi de tatmin edici olmaktan son derece uzak. Bu konuda Millî Eğitim Bakanlığı, 2017 yılı itibariyle bir iyileştirme yapılacağını açıkladı.

Bu geçici eğitim merkezlerinde verilen eğitimin içeriği ve müfredata gelecek olursak; bu eğitim merkezlerinde, Suriye’deki resmi okullarda kullanılan müfredatın, Türk hükümeti ve Suriye geçici hükümeti tarafından uygun bulunmayan bazı kısımlarının çıkarılması, bazı eklemeler yapılması yoluyla adapte edilmiş bir versiyonu kullanılıyor. Bu da demek oluyor ki, verilen eğitim programının felsefesi tek partili devlet gibi eski fikirler üzerine kurulu; sistematik yapısı zayıf, tarih ve Arapça gibi bazı konularda güvenilir olmayan bir içeriğe sahip. Bu nedenle geçici eğitim merkezlerinde verilen eğitimin ve eğitmenlerin kalitesini yükseltmek, burada verilen eğitimi yaygınlaştırarak, daha çok çocuğa ulaşmalarını sağlamak, halen Suriyeli sığınmacı çocukların acil eğitim ihtiyacına cevap verecek ilk çözüm olarak ortaya çıkıyor. Peki bunun yapılması için neler gerekir? Bu konuda ortaya koyduğumuz çözüm önerilerini HayatSür’ün Raporu’nda inceleyebilirsiniz.

Hem Türk devlet okullarında hem de geçici eğitim merkezlerinde karşılaşılan sorunların nedenleri ve çözümleri paralellik gösteriyor. Öncelikle Suriyeli çocukların savaş ve çok ağır travmalara maruz kaldıkları göz ardı edilmeden, ister devlet okullarına ister geçici eğitim merkezlerine devam etsinler, ister hiçbir eğitim alamıyor olsunlar, bu çocuklara kendi dillerinde psikolojik destek ve rehberlik hizmeti sağlanması, ortaya çıkan en büyük ihtiyaç. Sığınmacı çocukların içinde yaşadıkları topluma adapte olabilmelerini kolaylaştırmak, bu süreçte, ayrımcılık ile karşılaşmalarını ve dışlanmalarını engellemek amacıyla, Suriyeli ve Türk öğrencileri ve ailelerini bir araya getirecek muhtemel önyargıların yıkılmasını sağlayacak etkinlik ve programlar planlanmalı.

Ağustos 2016 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı  “ülkelerinde savaş ve ekonomik şartlardan dolayı fiziksel veya psikolojik travma yaşamış, eğitimlerine ara vermiş veya hiç başlayamamış Suriyeli çocukların okullara kayıtlarının yapılması ve eğitim ortamlarına uyumlarının sağlanmasında suçlama, dışlama ve ayrıma maruz kalmamaları için öğretmenler, okul yöneticileri ve diğer personelin farkındalığın artırılması amacıyla hizmet içi eğitim verilecek ve bunun için okul rehberlik ve psikolojik danışma servislerinin desteği sağlanacağını” açıkladı. Suriyeli çocuklar için özellikle 2014 yılından itibaren çok hızlı bir karar alma mekanizması yürütüldüğünü belirten Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, 2014 ile 2016 eğitim öğretim süreci arasında yatırım masrafları hariç olmak üzere Suriyeli öğrenciler için yaklaşık 1,5 milyar dolar civarında harcama yapıldığını söyledi. Bütün bu açıklamalar ve çabalar son derece ümit verici.

Sığınmacı krizinin ilk yıllarında, olayın vahametinin kavranamaması, geçici olduğunun düşünülmesi gibi nedenlerle sığınmacı çocukların eğitimi konusunda yeterince yol alınamamış olsa da, bu nesil henüz kayıp nesil değil, geç kalmadan onlara hakları olan eğitimi ve geleceği sunmamız mümkün.

Fotoğraf: “Hatay, Türkiye’de Geçici Eğitim Merkezi’nde psiko-sosyal aktivitelerin tadını çıkaran çocuklar. (Fotoğraf: Ahmad Baroudi/Save the Children)”

Bu blog yazısı ERG’nin görüşlerini yansıtmaz. Sorumluluk blog yazarına aittir.

İlginizi Çekebilecek İçerikler